28 Ocak 2016 Perşembe

Spor: 2016 Avustralya Açık 11. Günün Ardından


Turnuvanın 11. gününde yarı final karşılaşmaları vardı. Bu maçlardan en merak edileni hiç şüphesiz ki iki yaşayan efsanenin, iki devin karşı karşıya geldiği Novak DjokovicRoger Federer mücadelesiydi. Bu maç iki yaşayan efsanenin 45. maçıydı ve aralarındaki rekabette 22-22’lik bir eşitlik vardı. Hem Terminatör lakaplı Djokovic hem de Swiss Maestro lakaplı Federer Avustralya Açık’ta 6. kez finale çıkmak için karşı karşıya geliyorlardı. Bu müthiş yarı final karşılaşmasının çok büyük bir mücadeleye sahne olması bekleniyordu ancak bu pek de beklenildiği gibi olmadı sanki.


Maça lakabını hak eder şekilde tam anlamıyla bir Terminatör gibi başlayan Djokovic, olağanüstü bir konsantrasyonla çok kontrollü bir oyun sergiliyordu. Hatta bence oyunu çok çok farklı bir seviyedeydi. Gerçi bu tür müthiş performansları ondan daha önce de görmüştük ancak yakın bir zamanda ve Federer’e karşı değil. İlk iki sette Djokovic, mükemmel bir oyun sergilerken Federer bir türlü maça giremedi. Aslında bu Djokovic’in olağanüstü kontrolü sayesinde Federer’in kendi oyununu oynamasına izin vermemesinden ve Federer’in pek de iyi servis atamamasından kaynaklanıyordu. Dünya 3 numarası Federer özellikle ikinci servislerde çok az puan kazanabiliyordu. Djokovic ise her topa yetişmeyi başarıp hepsini çok daha güçlü bir şekilde karşı tarafa gönderiyordu ve böylece Federer’in dengesini oldukça bozmuştu. İlk seti bu müthiş oyunuyla sadece 22 dakika sonucunda rakibinin servisini 2 kez kırarak 6-1 ile alan Djokovic, ikinci sette de aynı performansı devam ettirdi. Yine iki kez servis kırmayı başladığı ikinci seti de 32 dakikada 6-2 alan Djokovic, göz açıp kapayana kadar setlerde 2-0 öne geçmişti bile. 55 dakikada 2 set almasını sağlayan oyun maçın çok hızlıca biteceğini gösterir nitelikteydi ve beklenen çekişmeden eser yoktu.


Ancak işte bu noktada birçok tenisçi mental bir çöküntü yaşayıp maçın devamını da benzer bir şekilde kaybedebilecekken Swiss Maestro sahneye çıktı ve neden bu kadar büyük bir sporcu olduğunu bize bir kez daha gösterdi. Set boyunca çekişme vardı ve durum 2-2’ye geldiğinde Djokovic yine servis kırma puanı yakaladı ancak Federer bu sefer rakibinin avantajı yakalamasına izin vermedi. Durum 3-2’ye geldiğinde Djokovic servis atıyordu ve Federer bir önceki oyunu kurtarmasının ardından bu oyunda üst üste servis kırma puanları yakaladı. Ancak Djokovic rakibinin servis kırmasına kolay kolay izin vermeyecekti. 10 dakikayı aşan çekişmeli ve heyecanlı oyunda 4. servis kırma puanı değerlendiren Federer, maçta ilk kez servis kırmayı başardı. Servis kırmasının ardından kendi oyununu da kazanan Federer sette 5-2 öne geçmeyi başardı. Sonrasında Djokovic, kendi servisini kazanarak seti 5-3’e getirdi. Federer seti kazanabilmek için servis atıyordu ve Djokovic bu oyunu da kolay bırakmamaya kararlı görünüyordu. Djokovic direnç gösterip 2 set puanı çevirse de 3. set puanını değerlendirmeyi başaran Federer, seti 6-3 kazanarak setlerde durumu kendisi açısından 1-2’ye getirdi.


Üçüncü sette Federer’in kendisini bulmasıyla başlayan çekişme dördüncü sette de devam etti. İki raket de durum 4-3’e gelene kadar zorlandıkları oyunlar olsa da kendi servis oyunlarını aldılar. Durum 4-3’e geldiğinde ise Federer servis atıyordu ve iki tane inanılmaz puan gördük bu oyunda. Djokovic’in baskı kurduğu bu oyunda Federer muhteşem bir puan kazanmayı başarıp biraz baskıdan kurtulmuştu ki sonraki puanda Federer inanılmaz bir şekilde filenin azizliğine uğradı ve Djokovic servis kırma puanı elde etti. Tenis tarihine geçmesi muhtemel olan bu ilginç puanın ardından yakaladığı şansı değerlendiren Djokovic, maçta bir kez daha servis kırmayı başardı ve sette 5-3 öne geçti. Bunun ardından kendi oyununu da kazanan Djokovic seti 6-3 ile kazanarak Federer’i 4 sette geçmeyi başardı.


Bu galibiyetle kariyerinin 6. Avustralya Açık finaline yükselen Djokovic, geçen seneki Avustralya Açık finali de dahil olarak katıldığı son 17 turnuvanın hepsinde finale yükselmiş oldu. Son zamanlarda Djokovic’in nasıl büyük dörtlüden kendini nasıl ayırıp da en büyük olmayı başardığının da en iyi göstergesi üst üste gördüğü 17 final bence. Djokovic geçen sene tenis tarihinde görülmüş en büyük performanslardan birini gösterirken 3 Grand Slam’in yanında katıldığı tüm büyük turnuvaları da kazanmıştı. Kazanamadığı tek büyük turnuva olan Roland Garros’ta ise finalde mükemmel oynayan bir Wawrinka’ya mağlup olmuştu ki son zamanlarda onu yenmenin tek yolu da aynı Wawrinka gibi mükemmel oynamak sanırım. 6. Avustralya Açık şampiyonluğunu kazanıp Roy Emerson’ın rekorunu egale etmek isteyen Djokovic, bu galibiyetle birlikte Federer ile arasındaki ikili mücadelede durumu 23-22’ye getirerek kariyerinde ilk kez bu anlamda Federer’i geçmeyi başardı. Böylece Murray, Nadal, Wawrinka’dan sonra Federer ile olan maç karnesinde de öne geçmeyi başaran dünya 1 numarası Djokovic, şu an aktif oyuncular arasındaki tüm önemli oyunculara ikili mücadelelerde üstünlük sağlamayı başarmış durumda. Sırf bu bile ona saygı duyulması için bir neden bence. Gerçekten şu an yeryüzündeki en iyi erkek tenisçi Novak Djokovic, onun seviyesine ulaşmak hiç kolay değil.


Dünya 3 numarası Roger Federer ise ilk iki seti bu kadar ağır bir şekilde kaybettikten sonra 3. ve 4. sette ortaya koyduğu oyunla bile takdiri fazlasıyla hak eden müthiş bir tenisçi. Maça belki istediği gibi başlamadı ancak sonrasında neden tüm zamanların en iyisi olarak kabul edildiğini bir kez daha gördük. Asla pes etmiyor ve her zaman savaşmaya devam ediyor. Ayrıca tüm bunları 34 yaşına gelmişken yapıyor ki bunun bu kadar özel olmasının nedeni kendisiyle aynı dönemde çıkmış hiçbir tenisçi kalmaması neredeyse. En son kendisiyle aynı döneminden diyebileceğimiz efsane isimlerden Lleyton Hewitt, bu turnuva ile emekli olmuştu biliyorsunuzdur zaten. 34 yaşındaki Hewitt son birkaç yıldır eski başarılarından da uzak bir performans sergiliyordu zaten. Federer ise hala katıldığı her turnuvada favoriler arasında gösteriliyor ve hala kendini geliştirmeye devam ediyor. Bu da onun ne kadar farklı, ne kadar inanılmaz bir atlet olduğunu gösteriyor zaten.


Sonuç olarak bugün iki yaşayan efsane bize oldukça heyecanlı ve güzel bir maç izletti, beklenen kadar çekişmeli geçmeyen bölümleri olsa da. Fileye çarpıp da Federer’in voleyi boş geçmesine neden olan puan ise uzun zaman unutamayacağım puanlardan biri oldu muhtemelen. Bugün tenise dair her şeyi de görmüş olduk sanırım. Bu zorlu mücadeleyi kazanan Djokovic’in finaldeki rakibi ise yarın oynanacak Andy Murray Milos Raonic maçının galibi olacak.


Dünya 1 numarası Serena Williams ise bugün kadınlar tenisinde ne kadar dominant olduğunu, ne kadar muhteşem bir seviyede oynadığını bir kez daha gösterdi. Tıpkı Djokovic gibi o da diğerlerinde ayrılıyor, iki raket de şu an ulaşılmaz bir seviyede oynuyorlar sanki. Yarı finalde dünya 4 numarası Agnieszka Radwanska ile karşı karşıya gelen Serena, maça muhteşem bir şekilde fırtına gibi başladı ve ilk seti rakibine oyun bile bırakmadan 20 dakikada 6-0’la hanesine yazdırmayı başardı. İkinci setin başında da servis kırmayı başaran Serena, sonraki servis oyununda özellikle ikinci servislerde puan bulmakta zorlanınca Radwanska servis kırmayı başararak sete dengeyi getirdi. Ancak dünya 1 numarası setin sonuna doğru bir kez daha servis kırdı ve bu sefer bu avantajını kaybetmeyince seti 6-4 ile kazanarak finale yükselmeyi başardı. 64 dakikada sona eren maçtaki farkı yaratan en büyük nokta ise winner’lar yani puan vuruşlarıydı. Serena 42 winner üretirken Radwanska sadece 4’te kalmıştı.


Serena’nın finaldeki rakibi ise Angelique KerberJohanna Konta mücadelesinin galibi olacaktı. Yarı finalde Büyük Britanyalı Johanna Konta ile karşılaşan Angelique Kerber, maça çok iyi başladı. İki kez servis kırıp durumu 3-0’a getirmeyi başaran Kerber sonrasında rakibinin geri dönüşünü durduramadı ve set durum 3-3’e geldi. Setin sonuna doğru bir kez daha servis kırmayı başaran Kerber, bu sefer avantajını kaybetmedi ve seti 7-5 kazandı. İkinci sete de yine servis kırarak başlayan Kerber bu avantajını korumasına ek olarak sonra bir kez daha servis kırmayı başardı. Bu seti ilkinden daha rahat bir şekilde 6-2 ile kazanan Kerber, 1 saat 21 dakika süren maçın ardından finale yükselmeyi başardı. Kariyerinin ilk Grand Slam’ine yükselen Kerber, 1996’dan beri Avustralya Açık’ta finale yükselen ilk Alman olmayı da başardı. En son finale yükselen Alman ise 2013 yılında Wimbledon’da finale yükselmeyi başaran Sabine Lisicki’ydi. Ayrıca 7 numaralı seribaşı Angelique Kerber, şu an dünya sıralamasında ilk 10’da bulunup da hiç Grand Slam finali görememiş tek tenisçiydi ki bu da bugün değişmiş oldu. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder