Turnuvanın 11. gününde yarı final
karşılaşmaları vardı. Bu maçlardan en merak edileni hiç şüphesiz ki iki yaşayan
efsanenin, iki devin karşı karşıya geldiği Novak
Djokovic – Roger Federer
mücadelesiydi. Bu maç iki yaşayan efsanenin 45. maçıydı ve aralarındaki
rekabette 22-22’lik bir eşitlik vardı. Hem Terminatör
lakaplı Djokovic hem de Swiss Maestro lakaplı Federer Avustralya Açık’ta 6. kez finale çıkmak
için karşı karşıya geliyorlardı. Bu müthiş yarı final karşılaşmasının çok büyük
bir mücadeleye sahne olması bekleniyordu ancak bu pek de beklenildiği gibi
olmadı sanki.
Maça lakabını hak eder şekilde tam
anlamıyla bir Terminatör gibi başlayan
Djokovic, olağanüstü bir konsantrasyonla
çok kontrollü bir oyun sergiliyordu. Hatta bence oyunu çok çok farklı bir
seviyedeydi. Gerçi bu tür müthiş performansları ondan daha önce de görmüştük
ancak yakın bir zamanda ve Federer’e
karşı değil. İlk iki sette Djokovic,
mükemmel bir oyun sergilerken Federer
bir türlü maça giremedi. Aslında bu Djokovic’in
olağanüstü kontrolü sayesinde Federer’in
kendi oyununu oynamasına izin vermemesinden ve Federer’in pek de iyi servis atamamasından kaynaklanıyordu. Dünya 3
numarası Federer özellikle ikinci
servislerde çok az puan kazanabiliyordu. Djokovic
ise her topa yetişmeyi başarıp hepsini çok daha güçlü bir şekilde karşı tarafa
gönderiyordu ve böylece Federer’in
dengesini oldukça bozmuştu. İlk seti bu müthiş oyunuyla sadece 22 dakika
sonucunda rakibinin servisini 2 kez kırarak 6-1 ile alan Djokovic, ikinci sette de aynı performansı devam ettirdi. Yine iki
kez servis kırmayı başladığı ikinci seti de 32 dakikada 6-2 alan Djokovic, göz açıp kapayana kadar
setlerde 2-0 öne geçmişti bile. 55 dakikada 2 set almasını sağlayan oyun maçın
çok hızlıca biteceğini gösterir nitelikteydi ve beklenen çekişmeden eser yoktu.
Ancak işte bu noktada birçok tenisçi mental
bir çöküntü yaşayıp maçın devamını da benzer bir şekilde kaybedebilecekken Swiss Maestro sahneye çıktı ve neden bu
kadar büyük bir sporcu olduğunu bize bir kez daha gösterdi. Set boyunca çekişme
vardı ve durum 2-2’ye geldiğinde Djokovic
yine servis kırma puanı yakaladı ancak Federer
bu sefer rakibinin avantajı yakalamasına izin vermedi. Durum 3-2’ye geldiğinde Djokovic servis atıyordu ve Federer bir önceki oyunu kurtarmasının
ardından bu oyunda üst üste servis kırma puanları yakaladı. Ancak Djokovic rakibinin servis kırmasına
kolay kolay izin vermeyecekti. 10 dakikayı aşan çekişmeli ve heyecanlı oyunda
4. servis kırma puanı değerlendiren Federer,
maçta ilk kez servis kırmayı başardı. Servis kırmasının ardından kendi oyununu da
kazanan Federer sette 5-2 öne geçmeyi
başardı. Sonrasında Djokovic, kendi
servisini kazanarak seti 5-3’e getirdi. Federer
seti kazanabilmek için servis atıyordu ve Djokovic
bu oyunu da kolay bırakmamaya kararlı görünüyordu. Djokovic direnç gösterip 2 set puanı çevirse de 3. set puanını
değerlendirmeyi başaran Federer, seti
6-3 kazanarak setlerde durumu kendisi açısından 1-2’ye getirdi.
Üçüncü sette Federer’in kendisini bulmasıyla başlayan çekişme dördüncü sette de
devam etti. İki raket de durum 4-3’e gelene kadar zorlandıkları oyunlar olsa da
kendi servis oyunlarını aldılar. Durum 4-3’e geldiğinde ise Federer servis atıyordu ve iki tane
inanılmaz puan gördük bu oyunda. Djokovic’in
baskı kurduğu bu oyunda Federer
muhteşem bir puan kazanmayı başarıp biraz baskıdan kurtulmuştu ki sonraki
puanda Federer inanılmaz bir şekilde
filenin azizliğine uğradı ve Djokovic
servis kırma puanı elde etti. Tenis tarihine geçmesi muhtemel olan bu ilginç puanın
ardından yakaladığı şansı değerlendiren Djokovic,
maçta bir kez daha servis kırmayı başardı ve sette 5-3 öne geçti. Bunun
ardından kendi oyununu da kazanan Djokovic
seti 6-3 ile kazanarak Federer’i 4
sette geçmeyi başardı.
Bu galibiyetle kariyerinin 6. Avustralya Açık finaline yükselen Djokovic, geçen seneki Avustralya Açık finali de dahil olarak
katıldığı son 17 turnuvanın hepsinde finale yükselmiş oldu. Son zamanlarda Djokovic’in nasıl büyük dörtlüden
kendini nasıl ayırıp da en büyük olmayı başardığının da en iyi göstergesi üst
üste gördüğü 17 final bence. Djokovic
geçen sene tenis tarihinde görülmüş en büyük performanslardan birini
gösterirken 3 Grand Slam’in yanında
katıldığı tüm büyük turnuvaları da kazanmıştı. Kazanamadığı tek büyük turnuva
olan Roland Garros’ta ise finalde
mükemmel oynayan bir Wawrinka’ya
mağlup olmuştu ki son zamanlarda onu yenmenin tek yolu da aynı Wawrinka gibi mükemmel oynamak sanırım.
6. Avustralya Açık şampiyonluğunu kazanıp
Roy Emerson’ın rekorunu egale etmek
isteyen Djokovic, bu galibiyetle
birlikte Federer ile arasındaki
ikili mücadelede durumu 23-22’ye getirerek kariyerinde ilk kez bu anlamda Federer’i geçmeyi başardı. Böylece Murray, Nadal, Wawrinka’dan
sonra Federer ile olan maç
karnesinde de öne geçmeyi başaran dünya 1 numarası Djokovic, şu an aktif oyuncular arasındaki tüm önemli oyunculara ikili
mücadelelerde üstünlük sağlamayı başarmış durumda. Sırf bu bile ona saygı
duyulması için bir neden bence. Gerçekten şu an yeryüzündeki en iyi erkek
tenisçi Novak Djokovic, onun seviyesine ulaşmak hiç kolay değil.
Dünya 3 numarası Roger Federer ise ilk
iki seti bu kadar ağır bir şekilde kaybettikten sonra 3. ve 4. sette ortaya
koyduğu oyunla bile takdiri fazlasıyla hak eden müthiş bir tenisçi. Maça belki
istediği gibi başlamadı ancak sonrasında neden tüm zamanların en iyisi olarak
kabul edildiğini bir kez daha gördük. Asla pes etmiyor ve her zaman savaşmaya devam
ediyor. Ayrıca tüm bunları 34 yaşına gelmişken yapıyor ki bunun bu kadar özel
olmasının nedeni kendisiyle aynı dönemde çıkmış hiçbir tenisçi kalmaması
neredeyse. En son kendisiyle aynı döneminden diyebileceğimiz efsane isimlerden Lleyton Hewitt, bu turnuva ile emekli olmuştu biliyorsunuzdur zaten. 34
yaşındaki Hewitt son birkaç yıldır eski
başarılarından da uzak bir performans sergiliyordu zaten. Federer ise hala katıldığı her turnuvada favoriler arasında
gösteriliyor ve hala kendini geliştirmeye devam ediyor. Bu da onun ne kadar
farklı, ne kadar inanılmaz bir atlet olduğunu gösteriyor zaten.
Sonuç olarak bugün iki yaşayan efsane bize
oldukça heyecanlı ve güzel bir maç izletti, beklenen kadar çekişmeli geçmeyen
bölümleri olsa da. Fileye çarpıp da Federer’in
voleyi boş geçmesine neden olan puan ise uzun zaman unutamayacağım puanlardan
biri oldu muhtemelen. Bugün tenise dair her şeyi de görmüş olduk sanırım. Bu
zorlu mücadeleyi kazanan Djokovic’in
finaldeki rakibi ise yarın oynanacak Andy
Murray – Milos Raonic maçının
galibi olacak.
Dünya 1 numarası Serena Williams ise bugün kadınlar tenisinde ne kadar dominant
olduğunu, ne kadar muhteşem bir seviyede oynadığını bir kez daha gösterdi. Tıpkı
Djokovic gibi o da diğerlerinde ayrılıyor,
iki raket de şu an ulaşılmaz bir seviyede oynuyorlar sanki. Yarı finalde dünya
4 numarası Agnieszka Radwanska ile
karşı karşıya gelen Serena, maça
muhteşem bir şekilde fırtına gibi başladı ve ilk seti rakibine oyun bile bırakmadan
20 dakikada 6-0’la hanesine yazdırmayı başardı. İkinci setin başında da servis
kırmayı başaran Serena, sonraki servis
oyununda özellikle ikinci servislerde puan bulmakta zorlanınca Radwanska servis kırmayı başararak sete
dengeyi getirdi. Ancak dünya 1 numarası setin sonuna doğru bir kez daha servis
kırdı ve bu sefer bu avantajını kaybetmeyince seti 6-4 ile kazanarak finale
yükselmeyi başardı. 64 dakikada sona eren maçtaki farkı yaratan en büyük nokta
ise winner’lar yani puan vuruşlarıydı. Serena
42 winner üretirken Radwanska sadece
4’te kalmıştı.
Serena’nın finaldeki rakibi
ise Angelique Kerber – Johanna Konta mücadelesinin galibi olacaktı. Yarı
finalde Büyük Britanyalı Johanna Konta ile karşılaşan Angelique Kerber, maça çok iyi başladı. İki kez servis kırıp durumu 3-0’a
getirmeyi başaran Kerber sonrasında
rakibinin geri dönüşünü durduramadı ve set durum 3-3’e geldi. Setin sonuna
doğru bir kez daha servis kırmayı başaran Kerber,
bu sefer avantajını kaybetmedi ve seti 7-5 kazandı. İkinci sete de yine servis
kırarak başlayan Kerber bu
avantajını korumasına ek olarak sonra bir kez daha servis kırmayı başardı. Bu
seti ilkinden daha rahat bir şekilde 6-2 ile kazanan Kerber, 1 saat 21 dakika süren maçın ardından finale yükselmeyi
başardı. Kariyerinin ilk Grand Slam’ine
yükselen Kerber, 1996’dan beri Avustralya Açık’ta finale yükselen ilk
Alman olmayı da başardı. En son finale yükselen Alman ise 2013 yılında Wimbledon’da finale yükselmeyi başaran Sabine Lisicki’ydi. Ayrıca 7 numaralı
seribaşı Angelique Kerber, şu an dünya sıralamasında ilk
10’da bulunup da hiç Grand Slam
finali görememiş tek tenisçiydi ki bu da bugün değişmiş oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder