7 Haziran 2016 Salı

Spor: 2016 Roland Garros Erkekler Finalinin Ardından


Turnuvanın son gününde erkekler finalinde dünya 1 numarası Novak Djokovic ile dünya 2 numarası Andy Murray karşı karşıya geliyorlardı. İkisi de kariyerlerinde ilk kez Roland Garros’u kazanmak istiyorlardı ancak Djokovic için bu galibiyetin önemi çok daha fazlaydı tabii ki de. Çünkü Djokovic’in kariyerindeki en önemli eksiği gidermek ve çok uğraştığı Roland Garros şampiyonluğunu kazanmak istiyordu artık. Her anlamda tarihi bir final olacaktı. Eğer Djokovic kazanırsa tarihte “kariyer Grand Slam’i” yapmış yani tüm Grand Slam’leri en az bir kere kazanmış olan 8. tenisçi olacaktı. Eğer Andy Murray kazanırsa o da 80 yıllık çok uzun bir aradan sonra Roland Garros’ta şampiyon olan ilk Britanyalı tenisçi olacaktı. Son Britanyalı şampiyon 1936 yılında turnuvayı kazanmayı başaran Fred Perry’di. Bu maç ilk maçlarını 11 yaşındayken oynamış olan ve doğal olarak da birbirini çok iyi tanıyan bu ikilinin 34. karşılaşmasıydı. Önceki karşılaşmalarda ise Djokovic’in 23-10’luk önemli bir üstünlüğü bulunuyordu. Oyun tarzları da oldukça benzer olan bu ikili yılın ilk Grand Slam’i Avustralya Açık’ta finalinde de karşı karşıya gelmişlerdi ve o maçı Djokovic kazanmıştı. Son karşılaşmaları ise bir toprak kort turnuvası olan Roma finalinde olmuştu ve o maçın galibi ise Murray’di. Kim kazanırsa kazansın tarihe geçecek bu final ikilinin maçları arasında en heyecanlı başlangıca sahip olanıydı sanırım. Maç boyunca birçok müthiş puan da gördük.



Maç Andy Murray’nin servisleri ile başladı. Ancak bu oyunda müthiş bir Djokovic vardı. Bu oyunda servis kullanan rakibine bir puan bile bırakmayan Djokovic, sıfıra karşı servis kırarak 1-0 öne geçmişti bile. Djokovic’in servis oyununda ise Murray üst üste 3 puan kazanıp 3 servis kırma puanı elde etmişti. Djokovic bunların ikisini çevirse de üçüncüsüne bir şey yapamayınca kazandığı avantajı hemen geri vermiş oldu ve sete denge geldi. Bir sonraki oyununda çok iyi servisler atan Murray oyunu kazanarak 2-1 öne geçti. Bu oyunu çok rahat bir şekilde alan Murray bir sonraki oyunda da Djokovic’in servisini kırmayı başardı. Servis kırmanın ardından kendi servis oyununu da kazanan Murray, 4-1 öne geçmeyi başardı. Sonra ise Djokovic zor da olsa maçta ilk kez kendi servis attığı oyunu kazandı ve sette durumu 4-2’ye getirdi. Murray’nin bir sonraki oyunu ise oldukça zorlu geçti ama müthiş bir konsantrasyona sahip olan Murray hata yapmadı ve seti 5-2’ye getirdi. Murray’nin bu çok zorlu ve önemli oyunu almasının ardından sette kalmak için servis atmaya gelen Djokovic de hata yapmadı ve durumu 5-3 yaptı. Bir sonraki oyunda ise bu sefer Murray seti kazanmak için servis kullanıyordu. Hakem tarafından belirlenen ilginç bir puanın da olduğu bu oyunu kazanmayı başaran Murray seti 6-3 ile kazanıp öne geçmeyi başardı.


Maç oldukça heyecan verici bir şekilde, karşılıklı servis kırmalara sahne olarak başladı. İkilinin birçok maçında kazananı çok küçük farkların belirlediği ve çok fazla servis kırma görmediğimiz düşünüldüğünde bence bu maçın başlangıcı son yıllardaki karşılaşmaları arasında en müthiş olanıydı. Ayrıca ilk sette müthiş bir Murray ve hiç beklenmeyecek kadar kötü bir Djokovic izledik. Murray’nin setteki yoğunluğu ve konsantrasyonu biraz yarı finalde Wawrinka karşısındaki müthiş performansını andırıyordu. Maça gerçekten çok iyi başlayıp tamamen hakim olduğu, müthiş bir ilk set geçirdi diyebilirim. Djokovic ise tarihe geçebilecek olmanın gerginliğini hissediyor gibiydi, kendisinden beklenmeyecek kadar “basit hata” yapması da bunun bir etkisiydi muhtemelen.


İkinci set ise Djokovic’in servisleri ile başladı. Djokovic oyuna iyi başlasa da sonradan Murray oyunda bir baskı kurmayı başardı ve 1 servis kırma puanı elde etti. Ancak bu kritik noktada hata yapmayan Djokovic servis kırma puanını karşıladı ve oyunu hanesine yazdırdı. Kritik oyunu kazanan Djokovic bir sonraki oyunda Murray’nin servisini kırdı ve bunun üstüne kendi oyununu da kazanınca sette durumu bir anda 3-0’a getirdi. Murray bir sonraki oyununda da 2 servis kırma puanı ile karşılaştı ancak bu sefer bunları çevirdi ve setteki ilk oyununu kazanmayı başardı. Djokovic ise kendi oyununu çok rahat bir şekilde kazanarak seti 4-1’e getirdi. Murray’nin bir sonraki servis oyununda yine bir baskı vardı ve Djokovic bir kez daha servis kırmayı başardı. Sonra kendi oyununu da çok rahat bir şekilde alan Djokovic, seti 6-1 ile hanesine yazdırarak setlerde durumu 1-1 yaptı. İkinci sette ilk setin tamamen zıttı bir görüntü vardı diyebilirim. Servis performansında düşüş yaşayan Murray bir noktada kontrolü biraz kaybetti. Djokovic ise ilk settekinden çok farklıydı, tam olarak olmasa da her zaman bildiğimiz o maç kazandıran Djokovic görüntüsüne gelmişti. İlk setin yanında ikinci sette kesinlikle inanılmaz bir seviyeye gelmişti.


Üçüncü set Murray’nin servis oyunu ile başladı. Murray kendi oyununu kazanmasının ardından Djokovic’in üzerinde biraz baskı oluşturdu ama Djokovic hata yapmayınca durum 1-1’e geldi. Bir sonraki oyunda ise Murray baskı ile karşı karşıyaydı ve bu baskı sonuç vermişti. Servis kıran Djokovic kendi oyununu da alarak seti 3-1’e getirmişti. Ancak Djokovic’in bu noktada durmaya hiç niyeti yok gibiydi çünkü bir sonraki oyunda ikinci servis kırmayı da elde etti. Böylece durum 4-1’e geldi. Djokovic’in ikinci servis kırmayı bulmasının ardından Murray de onun servis oyununda servis kırma puanları buldu. Bu oyun setin hatta belki de maçın en çekişmeli ve en kritik oyunlarından biriydi. İki raket de çok agresif puanlar çıkardılar ve yaklaşık 9 dakika süren bu önemli oyunu birkaç servis kırma puanı da çevirmeyi başaran Djokovic kazandı. Böylece sette durum 5-1’ye geldi. Murray bir sonraki servis oyununu kazanıp seti 5-2’ye getirse de bir sonraki servis oyununu kazanan Djokovic seti 6-2 ile noktaladı. Bu sette de ikinci sete benzer bir senaryo yaşandı. Ancak Djokovic’in oyunu daha da iyi bir seviyeye gelmişti artık, neredeyse durdurulamaz bir görüntüsü vardı.


Dördüncü set de Murray’nin servisleri ile başladı. Artık müthiş bir seviyede olan ve setlerde de öne geçmeyi başaran Djokovic bu sete de servis kırarak başladı ve sonra kendi oyununu da kazanarak 2-0 öne geçti. Bir sonraki oyun ise Murray için yine zorlu geçti ancak Murray hata yapmadı ve çok önemli bu oyunu kazanarak durumu 2-1 yaptı. Djokovic ise kendi oyununu sıfıra karşı rahatça alarak bir kez daha Murray üzerinde baskı kurdu ve servis kırma puanı da elde etti. Ancak bu puanı kullanamayınca durum 3-2’ye geldi. Djokovic servis oyununu bir kez daha sıfıra karşı kazandı ve bunun üstüne bu sefer bir de sıfıra karşı servis kırdı. Böylece durumu 5-2 yapmıştı ve artık maçı kazanması için tek yapması gereken son bir oyunu daha kazanmaktı. 


Maç için servis atmaya gelmeden önce dinlenme arasın vardı ve oturmaya giderken yüzünde bir gülümseme vardı Djokovic’in. Çünkü yıllardır çok uğraştığı bu şampiyonluğa ilk kez bu kadar yaklaşmıştı ve artık rahatladığı her halinden belli oluyordu. Bu aradan sonraki servis oyunu ise “kariyer Grand Slam’i” yapmasına çok az kalmasının heyecanıyla belki de kendisi için pekiyi geçmedi ve servisini kırdırdı. Böylece set 5-3’e gelmiş oldu. Çok iyi bir oyunla servis kıran Murray bir sonraki oyunda da müthiş oynayarak sette durumu 5-4’e getirdi. Djokovic ikinci kez maç için servis atmaya geliyordu ve bu sefer hata yapmak istemiyordu. Yapmadı da yakaladığı maç puanlarından üçüncüsünü kullanarak seti 6-4 ile kapattı ve kariyerinin ilk Roland Garros zaferine ulaştı.


Djokovic’in bu zaferiyle elde ettiği inanılması güç başarıdan bahsetmeden önce finalistimiz Andy Murray’den bahsetmek istiyorum biraz. Açıkçası Murray zaten turnuvaya en formda gelen isimlerden biriydi ancak finale kadar çıkmasını çok beklediğimi söyleyemem, özellikle de ilk iki tur maçlarından sonra. Turnuvadaki ilk iki maçında da elenmeye yaklaşmıştı diyebiliriz ve bu maçların ikisini de zor bir şekilde 5 sette kazanmıştı. Ancak turnuvanın devamında da kariyerinin en iyi toprak kort performansını gösterdi sanırım. Yarı finalde son şampiyon Wawrinka karşısındaki performansı mesela tek kelime ile harikaydı. O müthiş performansın ardından ise ilk baştaki düşüncem değişti tamamen. Şimdi net olarak söyleyebilirim ki bence şu an Murray, Djokovic ve Nadal’la beraber turdaki en iyi toprak kort oyuncusu. Zaten bu sene ikisini de toprakta yenmeyi başarmıştı da. Bu maçta da ilk setteki performansı ve konsantrasyonu harikaydı ancak maçın devamında ondan zaman zaman çokça gördüğümüz söylenmeleri de başlayınca konsantrasyonunu kaybetti ve maçtaki hakimiyeti de bir anda gitti elinden. Aslında Wawrinka maçındaki gibi maçın sonuna kadar ilk setteki konsantrasyonunu, yoğunluğunu koruyabilse maçı kazanabilirdi de belki. Ancak bu sefer olmadı ve maçın genelinde daha iyi olan Djokovic galip geldi.


Kariyerindeki en önemli eksik olan Roland Garros şampiyonluğunu kazanmayı başaran Djokovic ise “kariyer Grand Slam’i” yapmayı başaran 8. Tenisçi olarak tarihe geçti. Roger Federer bunu 2009’da Roland Garros’u kazanarak, Rafael Nadal ise 2010’da Amerika Açık’ı kazanarak başarmıştı. Ayrıca kariyerindeki 12. Roland Garros’ta ilk şampiyonluğunu elde eden Djokovic, bir Grand Slam’de şampiyon olmadan önce bunu en çok deneyen tenisçi olarak bu alanda zirveye oturmuş oldu. Ondan sonraki isim olan Federer ise kazanmakta çok zorlandığı Roland Garros’u 11. denemesinde kazanmıştı. Djokovic bu çok önemli şampiyonlukla Grand Slam şampiyonluğu sayısını da 12’ye yükseltti. Böylece bu alanda da sayısını Roy Emerson ile eşitledi ve 17 şampiyonlukla zirvede olan Federer ile 14 şampiyonluğu bulunan Nadal’a bir adım daha yaklaşmış oldu.


Djokovic şu anda Grand Slam şampiyonluğu sayısı bakımından Nadal ile Federer’in gerisinde olsa da onların yapamadığı inanılmaz bir şeyi başardı bu galibiyetle. Djokovic, aynı takvim yılı içerisinde olmadan üst üste 4 Grand Slam’i de kazanmayı başardı. (2015 Wimbledon, 2015 Amerika Açık, 2016 Avustralya Açık ve 2016 Roland Garros) Grand Slam’lerdeki son mağlubiyetini geçen sene burada finalde Wawrinka karşısında almıştı, bunun üstüne hiç maç kaybetmedi ve bu maçla beraber Grand Slam’lerdeki üst üste 28 galibiyetine ulaştı. Bu gerçekten inanılması çok güç, ulaşılması daha da güç olan müthiş bir başarı ve Djokovic tarihte bunu yapmayı başaran 3. isim oldu. Yaklaşık 40 yıldır yapılmamış bir şeyi başardı. Buna yakın bir başarıyı en son 2010 yılında tüm zeminlerde Grand Slam (Roland Garros, Wimbledon ve Amerika Açık) kazanan Rafael Nadal elde etmişti.


Bu galibiyeti bize bir kez daha gösterdi ki Djokovic şu anda dünyanın en iyisi, özellikle de son bir senede yaptıkları inanılmaz kesinlikle. Hele tüm bunları Federer ve Nadal gibi iki yaşayan efsane ile aynı dönemde yapması gerçekten akıl almaz bir şey ve onun da ne kadar büyük bir tenisçi olduğunu gösteriyor. Ayrıca kendini sürekli geliştirmeye de devam ediyor, önümüzdeki Grand Slam’ler için de en büyük favorinin o olduğunu şimdiden söyleyebilirim. Bakarsınız “takvim Grand Slam’i” görürüz bu sene, hatta olimpiyat senesi olduğu için “Golden Slam” bile görebiliriz belki. Senenin devamı da çok heyecanlı olacak gibi görünüyor.



Djokovic, son yıllardaki en büyük hedefi olan Roland Garros’u kazanmasının ardından tabii ki çok da güzel görüntülere imza attı. Brezilyalı tenisçi Gustavo Kuerten burada şampiyon olduktan sonra korta bir kalp çizmişti ve bu Roland Garros simgelerinden biridir. Maçı kazandıktan sonra Djokovic de bunu tekrar etti ve o da korta bir kalp çizdi (üstteki fotoğraf) ve bu tarihi şampiyonluğun ardından ortaya unutulmayacak bir görüntü de çıkmış oldu. (Maçın özetini ve en güzel puanlarını ise aşağıdaki videolardan izleyebilirsiniz.)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder