8 Ekim 2016 Cumartesi

Film/Arşiv: The Happiest Day in the Life of Olli Maki (Filmekimi 2016)

Uzun zamandır heyecanla yolunu gözlediğim Filmekimi dün başladı ve ben de bugün ilk filmimi izleyerek bu festivale tam anlamıyla başlamış oldum. Daha adını gördüğüm anda ilgimi çeken The Happiest Day in the Life of Olli Maki yani Olli Maki’nin En Mutlu Günü bu sene harika filmlerin gösterildiği Cannes Film Festivali’nin Un Certain Regard (Belirli Bir Bakış) bölümünde gösterilip bölümün En İyi Film ödülünü kapmış Finlandiya yapımı bir film. Bir spor filmi olarak tanımlayabileceğim bu film alıştığımız spor filmlerine hiç benzemeyen yapısıyla dikkat çekiyor. Örneğine pek rastlanmayan bu boks filmi Finlandiya’nın da bu seneki Oscar aday adayı oldu ve bence son 9’a kalıp En İyi Yabancı Film dalında yarışabilecek kadar harika bir filmdi, en azından ben sona kalmasını çok isterim.


Olli Maki ismindeki Fin bir boksörün hayatından esinlenilerek yapılmış film öncelikle siyah beyaz olmasıyla dikkat çekmekte. Olli Maki, Finlandiya tarihinde ilk kez tüy siklette şampiyonluk kazanmak için ringe çıkacaktır ancak hayatının en önemli müsabakasına hazırlanırken hiç beklenmedik bir şeyle karşılaşır ve Raija isminde bir kıza aşık olur. Filmde de zaten bir yandan Olli Maki’nin 1962 yılında gerçekleşecek olan bu önemli mücadeleye hazırlanmasını izlerken bir yandan da tatlı mı tatlı Raija’ya aşık oluşuna tanık oluyoruz. Peki ya şampiyonluk maçına çıktığı gün gerçekten de hayatının en mutlu günü olmuş mudur? İşte bunu öğrenmek için filmi izlemeniz gerekecek.


Ben filmin siyah beyaz olmasından tutun, kurgusuna, müziklerine kadar her şeyine bayıldım, özellikle de muhteşem çekimlerine. Çokça izlediğimiz boksör hikayelerinden hem konu olarak hem de işleniş olarak çok farklı olan Olli Maki bence izleyebileceğiniz en unutulmaz spor filmlerinden biri olacaktır. Bunun en önemli nedeni de hikayenin ana kaynağı olan boksörümüz Olli Maki’nin oldukça sıra dışı olması aslında. Mesela şöyle bir örnek vereyim Olli Maki, spor müsabakaları öncesinde yapılan ve genelde sinirlerin aşırı gerildiği basın konferansında “Eğer kaybedersem en iyiye yenilmiş olurum.” diyebilen bir karaktere sahip. E hal böyle olunca filmin en azından hikayesiyle akılda kalıcı olması kaçınılmaz oluyor. Filmi alışılagelmişin dışında tutan bir başka neden ise yönetmenin tercihleriydi. Çekimlerini sevdiğimi daha önce belirttim zaten ancak yönetmenin sıkça gördüğümüz bazı klişelerden de kaçınması filmi daha özel bir yere getiriyor.


Hayatının en önemli mücadelesine hazırlanan ve bu konuyu neredeyse hiç önemsemeyen boksörümüz Olli Maki’nin şampiyonluk mücadelesine hazırlanana kadar yaşadıkları zaman zaman komik olacak şekilde anlatılmış ki bu da filmi çok daha sevimli ve sıcak bir hale getiriyor. Bazı diyalogları gerçekten çok eğlenceli olurken bazıları da hikayenin bu kadar özel ve farklı olmasını sağlayacak nitelikte başarılıydı. Filmin bir boks filmi olmasına rağmen hikayenin her yerinde aşka dair bir şeyler hissediyordunuz ki bu da gerçekten harika bir olguydu.


Sonuç olarak The Happiest Day in the Life of Olli Maki bence gerçekten de güzel bir film. Bir boks filminde aşk ancak böyle güzel bir şekilde anlatılabilirdi. Filmin sıcacık bir hikayesi, sade ve sakin işleyişi, harika kareleri ve çok da güzel müzikleri var. Eğer hala Filmekimi’nde bu filme gidebilecek şansa sahipseniz mutlaka gidin derim. Filmekimi’ne başlamak için bundan daha iyi bir film düşünemezdim, ben filmi çok sevdim. Hem siz hala Olli Maki’nin en mutlu gününü merak etmiyor musunuz?



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder