13 Ağustos 2016 Cumartesi

Spor/Haber: 2016 Rio Olimpiyatlarında 7. Günün Ardından


Olimpiyatlarda birçok kişinin heyecanla beklediği atletizm yarıya gelmişken başladı. Kadınlar 10 bin metre finalinde ise oldukça dikkat çekici bir rekor kırıldı. İlk kez olimpiyatlarda yarışan Etiyopyalı Almaz Ayana, 29.17.45'lik derecesiyle Çinli Junxia Wang'a ait 23 yıldır kırılmayan dünya rekorunu 14 saniye geliştirerek eline geçirdi. Ayana’nın dünya rekorunu 14 saniye gibi çok büyük bir farkla kırması günün en çok konuşulan ve tartışılan olaylarından biri oldu kesinlikle. 10 bin metre finalinde yarışan milli atlet Yasemin Can ise ilk 5 bin metreyi ilk üç arasında tamamlamış olsa da yarışın devamında geri düşmekten kurtulamadı ve 30.13.70 ile kariyerinin en iyi derecesine de imza atarak yarışı 7. sırada tamamlamış oldu.



Yüzmede de yine harika şeyler oldu. Yüzmenin son dönemdeki en dominant ismi olan Katie Ledecky, kazanacağı kesin olan yarışı öyle büyük bir farkla, öyle rahat bir performansla kazandı ki herkes onun şu anda yenilmesinin imkansıza yakın olduğunu çok net bir şekilde görmüş oldu. Son dönemde sporun en büyük yıldızlarından biri olan Ledecky işte bu akıl almaz performansını en rahat olduğu branşta, 800 metre serbestte gösterdi.


Olimpiyatlardaki ilk altın madalyasını 2012 Londra’da yine 800 metre serbestte sadece 15 yaşındayken kazanan Ledecky, bu yarışta kendi ile yarıştı diyebilirim. Rakipleriyle yarışın başından sonuna kadar sadece ters yöne giderken yan yana gelen Ledecky, yarış boyunca dünya rekoru çizgisinin gerisine düşmemişti ki sonuçta da yarışı dünya rekoru kırarak kazandı. Zaten önceki dünya rekorunun sahibi de kendisiydi. Hatta 2012 Londra’dan beridir 800 metre serbestte 13 tane dünya rekoru kırmış. Burada elde ettiği 8:04.79’luk derecesiyle yarışı en yakın rakibine yaklaşık 12 saniye fark atarak bitiren Ledecky’nin antrenmanları da çok özel aslında. Ledecky kendini geliştirmek için erkek yüzücülerle antrenman yapıyormuş.  Bu arada Ledecky bu yarışı kazanarak 1968'de bir başka ABD’li Debbie Meyer'den sonra aynı olimpiyatlarda 200, 400 ve 800 metre serbest stilde altın madalya kazanmayı başaran ilk kadın yüzücü de oldu.


Ledecky’nin 800 metrede tek rakibinin dünya rekoru olması sizi yanıltmasın gerçekten de 7 çok iyi yüzücüyle yüzmüştü bu finalde. Ama tam olarak şu sözü söyleyebiliriz onun için. Onlar giderken Ledecky dönüyordu. O yarışı bitirdiğinde rakipleri havuzun diğer ucundaydılar. Hatta çekilen fotoğraflarda da diğer 7 isim kadrajda bile değildi çoğunlukla. Gerçekten inanılmaz şeyler yaparak efsane olma yolunda emin adımlarla yürüyor Ledecky, hem de daha sadece 19 yaşında bunları yapıyor. Olgunluk döneminde yani tahmini olarak kariyerinin en iyi döneminde olacağı 2020 Tokyo Olimpiyatları’nda yapabileceklerini düşünemiyorum bile. Şimdiden efsane desek olabilir bile sanki. Çünkü 2016 Rio’yu 4 altın, 1 gümüşle tamamlayarak 19 yaşında olimpiyat madalyası sayısını 6’ya yükseltti bile.


Erkekler 50 metre serbestte de ise pek beklenmedik ama çok da özel bir sonuç gördük. Yarışı favorilerden Fransız Florent Manaudou 2. ve ABD’li yıldız Nathan Adrian 3. sırada bitirirken bir başka ABD’li Anthony Ervin ise ilk sırada bitirdi. En son 2000 Sidney Olimpiyatları’nda yine 50 metre serbestte madalya kazanan Ervin, tam 16 yıl aradan sonra Rio’da yeni bir madalya kazandı. Bu 16 yıllık dönemde depresyon ve Tourette sendromu da dahil olmak üzere birçok zorlukla da karşılaşmış.


Gerçekten harika bir hikayesi ve harika bir geri dönüşü var. Çok farklı bir karaktere de sahip olan 35 yaşındaki Ervin, kazandığı bu altın madalyayla da olimpiyatlarda bireysel yarışlarda altın kazanan en yaşlı isim olarak tarihe geçmeyi başardı. Her zamanki gibi yabancı kaynaklardan Ervin’le ilgili de 
harika yazılar okudum. Merak edenler onlardan biri buraya tıklayarak okuyabilirler.


Kadınlar 200 metre kelebek yarışı da oldukça güzel geçti. 2016 Rio’daki muhteşem performansıyla birlikte Katinka Hosszu bana yarışın favorisi gibi görünüyordu ancak gümüş madalyada kalabildi. Altın madalya ise Hosszu’yu son 50 metrede geçmeyi başaran ABD’li yüzücü Maya Dirado’nun oldu. Böylece 200 metre sırtüstünde altın madalya Amerika’da kalmış oldu. Ancak 2012 Londra’da harikalar yaratan Missy Franklin’in en iyi olduğu branş olan 200 metre sırtüstünde de finalde yer alamaması beni üzdü. Missy’nin son dönemdeki düşüşünün olası nedenleriyle ilgili Türkçe bir yazıya da merak edenleriniz buradan ulaşabilirler.


Günün en heyecanla beklenen yarışı, 100 metre kelebek finali de tıpkı diğer yarışlar gibi çok özel oldu aslında. Micheal Phelps ve Chad Le Clos bir kez daha karşı karşıya geliyorlardı. Havuzda bir de yıllardır Phelps’le rekabet içinde olan ancak bir türlü onu geçmeyi başaramayan Laszlo Cesh de vardı. Yarışın favorileri bu üç isim olsa da yarışın kazananı ise çok farklı bir isim oldu: Singapurlu 21 yaşındaki yüzücü Joseph Schooling. Ancak bu yarışı tarihi yapan bir detay da vardı, tam üç isim yarışı Schooling’in ardından 2. Sırada bitirmişti. Bu üç isim de tahmin edersiniz ki Phelps, Le Clos ve Cseh’ti. Bir sürü yüzme yarışı izledim madalya paylaşıldığını da çok gördüm ancak üç kişinin bir madalyayı paylaştığını ilk kez görüyorum. Zaten olimpiyat tarihinde de ilk kez olan bir olaymış bu. Schooling, bu üç efsaneyi geride bırakarak Singapur’a tarihteki ilk altın madalyasını kazandırdı.


Yarışı Phelps’in olimpiyat rekorunu kırarak kazanan Schooling’i ilk tebrik eden de Phelps oldu. İdolü olarak gördüğü Phelps’i en iyi olduğu branşlardan biri olan 100 metre kelebekte geçmesi gerçekten çok özel oldu, hatta yeni bir yıldızın doğuşunu görmüş bile olabiliriz. Bunu daha da özel yapan aslında Schooling’in 8 yıl önce Phelps’le tanışmış olması. Belki de olimpiyat şampiyonu olmak için çocukken Phelps’le fotoğraf çektirmek gerekiyordur.


Yüzmeye çok önemli bir etkisi olduğu kesin Phelps’in, daha çok uzun yıllar devam edecek bir etkisi var. Hatta belki hiç yeri dolmayacak isimlerden de biridir. Bir başka olimpiyat şampiyonunun daha onunla bir fotoğrafı var aslında. Burada harikalar yaratan Katie Ledecky, 10 yıl önce Phelps’ten imza alırken bu tatlı fotoğraf çekilmiş. Phelps zaten efsane statüsünde ancak Ledecky de şimdilerde efsane sayılabilecek düzeye geldi.


Schooling’in kazandığı bu tarihi yarışın podyumu da bir o kadar tarihiydi aslında. Gümüş madalyayı kazanan üç isim Phelps, Le Clos ve Cseh podyuma el ele çıkıp bu harika görüntüyü vermişlerdi. Olimpiyatın en güzel karelerinden biri de bu tarihi kare oldu bence. Üç efsane, üç rakip el ele gelirken hepsini geçen yeni yıldız Schooling ise tek başına kalmıştı aslında.


Teniste ise çift erkekler finali vardı ve sonuç beni çok mutlu etti. Rafael NadalMarc Lopez ikilisi, finalde Florin MergeaHoria Tecau ikilisini 6-2, 3-6 ve 6-4'lük setlerle 2-1 yenerek altın madalya kazandı. Çocukluk arkadaşlarından biri olan Marc Lopez’le birlikte burada şampiyon olmayı başaran Nadal, kariyerindeki ikinci olimpiyat madalyasını kazanmış oldu böylelikle. İlki 2008 Pekin’de teklerde kazandığı altın madalyaydı.


Bu maçı kazanmasıyla birlikte artık net olarak söyleyebilirim ki 2016 Rio Olimpiyatları’ndan gördüğüm Nadal hayatımda gördüğüm en mutlu Nadal’dı hatta olimpiyatlardaki en mutlu sporcu da o sanırım. Daha açılışta ülkesinin bayrağını taşıdığı günden itibaren gülümsemesi yüzünden hiç eksik olmadı. Bu maçın ardından da inanılmaz mutluydu. Onu böyle görmeyi çok özelmişim açıkçası.



Son dönemde sakatlıkla boğuşan Nadal, olimpiyatlar öncesinde de sakatlığı yüzünden 2 buçuk ay kortlardan uzak durmuş ve olimpiyatlara gelirken de sadece spor salonunda hazırlık geçirebilmişti. Sakatlık sonrası bu kadar az hazırlıkla burada altın madalya kazanması gerçekten harika bir olay bence. Ayrıca şu ana kadarki oyunu da benim hiç ummayacağım kadar iyi bir düzeydeydi. Bu şampiyonluğuna ne kadar sevindiğimi anlatamam size. Olimpiyattaki favori anlarımdan biri bu olacak sanırım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder