Olimpiyatlarda birçok kişinin
heyecanla beklediği atletizm yarıya gelmişken başladı. Kadınlar 10 bin metre
finalinde ise oldukça dikkat çekici bir rekor kırıldı. İlk kez olimpiyatlarda
yarışan Etiyopyalı Almaz Ayana, 29.17.45'lik
derecesiyle Çinli Junxia Wang'a ait
23 yıldır kırılmayan dünya rekorunu 14 saniye geliştirerek eline geçirdi. Ayana’nın dünya rekorunu 14 saniye gibi
çok büyük bir farkla kırması günün en çok konuşulan ve tartışılan olaylarından
biri oldu kesinlikle. 10 bin metre finalinde yarışan milli atlet Yasemin Can ise ilk 5 bin metreyi ilk
üç arasında tamamlamış olsa da yarışın devamında geri düşmekten kurtulamadı ve 30.13.70
ile kariyerinin en iyi derecesine de imza atarak yarışı 7. sırada tamamlamış oldu.
Yüzmede de yine harika şeyler
oldu. Yüzmenin son dönemdeki en dominant ismi olan Katie Ledecky,
kazanacağı kesin olan yarışı öyle büyük bir farkla, öyle rahat bir performansla
kazandı ki herkes onun şu anda yenilmesinin imkansıza yakın olduğunu çok net
bir şekilde görmüş oldu. Son dönemde sporun en büyük yıldızlarından biri olan Ledecky işte bu akıl almaz
performansını en rahat olduğu branşta, 800 metre serbestte gösterdi.
Olimpiyatlardaki ilk altın
madalyasını 2012 Londra’da yine 800 metre serbestte
sadece 15 yaşındayken kazanan Ledecky,
bu yarışta kendi ile yarıştı diyebilirim. Rakipleriyle yarışın başından sonuna
kadar sadece ters yöne giderken yan yana gelen Ledecky, yarış boyunca dünya rekoru çizgisinin gerisine düşmemişti
ki sonuçta da yarışı dünya rekoru kırarak kazandı. Zaten önceki dünya rekorunun
sahibi de kendisiydi. Hatta 2012 Londra’dan beridir 800 metre serbestte
13 tane dünya rekoru kırmış. Burada elde ettiği 8:04.79’luk derecesiyle yarışı
en yakın rakibine yaklaşık 12 saniye fark atarak bitiren Ledecky’nin antrenmanları da çok özel aslında. Ledecky kendini geliştirmek için erkek yüzücülerle antrenman yapıyormuş.
Bu arada Ledecky bu yarışı kazanarak 1968'de bir başka ABD’li Debbie Meyer'den
sonra aynı olimpiyatlarda 200, 400 ve 800 metre serbest stilde altın madalya
kazanmayı başaran ilk kadın yüzücü de oldu.
Ledecky’nin 800 metrede tek rakibinin dünya rekoru olması sizi
yanıltmasın gerçekten de 7 çok iyi yüzücüyle yüzmüştü bu finalde. Ama tam
olarak şu sözü söyleyebiliriz onun için. Onlar giderken Ledecky dönüyordu. O yarışı bitirdiğinde rakipleri havuzun diğer
ucundaydılar. Hatta çekilen fotoğraflarda da diğer 7 isim kadrajda bile değildi
çoğunlukla. Gerçekten inanılmaz şeyler yaparak efsane olma yolunda emin
adımlarla yürüyor Ledecky, hem de
daha sadece 19 yaşında bunları yapıyor. Olgunluk döneminde yani tahmini olarak
kariyerinin en iyi döneminde olacağı 2020 Tokyo Olimpiyatları’nda
yapabileceklerini düşünemiyorum bile. Şimdiden efsane desek olabilir bile
sanki. Çünkü 2016 Rio’yu 4 altın, 1 gümüşle tamamlayarak
19 yaşında olimpiyat madalyası sayısını 6’ya yükseltti bile.
Erkekler 50 metre serbestte de
ise pek beklenmedik ama çok da özel bir sonuç gördük. Yarışı favorilerden Fransız
Florent Manaudou 2. ve ABD’li yıldız
Nathan Adrian 3. sırada bitirirken bir başka ABD’li Anthony Ervin ise ilk
sırada bitirdi. En son 2000 Sidney Olimpiyatları’nda yine 50 metre
serbestte madalya kazanan Ervin, tam
16 yıl aradan sonra Rio’da yeni bir
madalya kazandı. Bu 16 yıllık dönemde depresyon ve Tourette sendromu da dahil
olmak üzere birçok zorlukla da karşılaşmış.
Gerçekten harika bir hikayesi ve
harika bir geri dönüşü var. Çok farklı bir karaktere de sahip olan 35 yaşındaki
Ervin, kazandığı bu altın madalyayla
da olimpiyatlarda bireysel yarışlarda altın kazanan en yaşlı isim olarak tarihe
geçmeyi başardı. Her zamanki gibi yabancı kaynaklardan Ervin’le ilgili de
harika yazılar okudum. Merak edenler onlardan
biri buraya tıklayarak okuyabilirler.
Kadınlar 200 metre kelebek yarışı
da oldukça güzel geçti. 2016 Rio’daki muhteşem performansıyla
birlikte Katinka Hosszu bana yarışın
favorisi gibi görünüyordu ancak gümüş madalyada kalabildi. Altın madalya ise Hosszu’yu son 50 metrede geçmeyi
başaran ABD’li yüzücü Maya Dirado’nun
oldu. Böylece 200 metre sırtüstünde altın madalya Amerika’da kalmış oldu. Ancak
2012 Londra’da harikalar yaratan Missy
Franklin’in en iyi olduğu branş olan 200 metre sırtüstünde de finalde yer
alamaması beni üzdü. Missy’nin son
dönemdeki düşüşünün olası nedenleriyle ilgili Türkçe bir yazıya da merak
edenleriniz buradan ulaşabilirler.
Günün en heyecanla beklenen
yarışı, 100 metre kelebek finali de tıpkı diğer yarışlar gibi çok özel oldu
aslında. Micheal Phelps ve Chad Le Clos bir kez daha karşı karşıya
geliyorlardı. Havuzda bir de yıllardır Phelps’le
rekabet içinde olan ancak bir türlü onu geçmeyi başaramayan Laszlo Cesh de vardı. Yarışın favorileri bu üç isim olsa da yarışın
kazananı ise çok farklı bir isim oldu: Singapurlu 21 yaşındaki yüzücü Joseph Schooling. Ancak bu yarışı tarihi yapan bir detay da vardı, tam üç
isim yarışı Schooling’in ardından 2.
Sırada bitirmişti. Bu üç isim de tahmin edersiniz ki Phelps, Le Clos ve Cseh’ti. Bir sürü yüzme yarışı izledim madalya paylaşıldığını da
çok gördüm ancak üç kişinin bir madalyayı paylaştığını ilk kez görüyorum. Zaten
olimpiyat tarihinde de ilk kez olan bir olaymış bu. Schooling, bu üç efsaneyi geride bırakarak Singapur’a tarihteki ilk
altın madalyasını kazandırdı.
Yarışı Phelps’in olimpiyat rekorunu kırarak kazanan Schooling’i ilk tebrik eden de Phelps
oldu. İdolü olarak gördüğü Phelps’i en
iyi olduğu branşlardan biri olan 100 metre kelebekte geçmesi gerçekten çok özel
oldu, hatta yeni bir yıldızın doğuşunu görmüş bile olabiliriz. Bunu daha da
özel yapan aslında Schooling’in 8
yıl önce Phelps’le tanışmış olması. Belki
de olimpiyat şampiyonu olmak için çocukken Phelps’le
fotoğraf çektirmek gerekiyordur.
Yüzmeye çok önemli bir etkisi
olduğu kesin Phelps’in, daha çok
uzun yıllar devam edecek bir etkisi var. Hatta belki hiç yeri dolmayacak
isimlerden de biridir. Bir başka olimpiyat şampiyonunun daha onunla bir
fotoğrafı var aslında. Burada harikalar yaratan Katie Ledecky, 10 yıl
önce Phelps’ten imza alırken bu
tatlı fotoğraf çekilmiş. Phelps
zaten efsane statüsünde ancak Ledecky
de şimdilerde efsane sayılabilecek düzeye geldi.
Schooling’in kazandığı bu tarihi yarışın podyumu da bir o kadar
tarihiydi aslında. Gümüş madalyayı kazanan üç isim Phelps, Le Clos ve Cseh podyuma el ele çıkıp bu harika
görüntüyü vermişlerdi. Olimpiyatın en güzel karelerinden biri de bu tarihi kare
oldu bence. Üç efsane, üç rakip el ele gelirken hepsini geçen yeni yıldız Schooling ise tek başına kalmıştı
aslında.
Bu maçı kazanmasıyla birlikte
artık net olarak söyleyebilirim ki 2016
Rio Olimpiyatları’ndan gördüğüm Nadal hayatımda gördüğüm en mutlu Nadal’dı hatta olimpiyatlardaki en
mutlu sporcu da o sanırım. Daha açılışta ülkesinin bayrağını taşıdığı günden itibaren
gülümsemesi yüzünden hiç eksik olmadı. Bu maçın ardından da inanılmaz mutluydu.
Onu böyle görmeyi çok özelmişim açıkçası.
Son dönemde sakatlıkla boğuşan Nadal, olimpiyatlar öncesinde de
sakatlığı yüzünden 2 buçuk ay kortlardan uzak durmuş ve olimpiyatlara gelirken
de sadece spor salonunda hazırlık geçirebilmişti. Sakatlık sonrası bu kadar az
hazırlıkla burada altın madalya kazanması gerçekten harika bir olay bence. Ayrıca
şu ana kadarki oyunu da benim hiç ummayacağım kadar iyi bir düzeydeydi. Bu
şampiyonluğuna ne kadar sevindiğimi anlatamam size. Olimpiyattaki favori
anlarımdan biri bu olacak sanırım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder