Geçen sene Fenerbahçe basketbol takımı Fenerbahçe
Ülker adı altında inanılmaz bir
Avrupa sezonu geçirmişti. Ben de birçok Euroleague
maçını Ülker Sports Arena’da canlı
izleme şansı bulmuştum. Sezon boyunca Muhteşem Koç Obradovic önderliğinde müthiş bir performansla inanılmaz iyi maçlar
çıkaran bu müthiş takım sezon sonunda son 4’e kalıp bu başarısını bir anlamda
taçlandırmıştı. 2015’te Euroleague’de Final Four’a kalan Fenerbahçe
Ülker sadece Fenerbahçe taraftarlarına bir ilki yaşatırken Türkiye’ye de uzun
bir aranın ardından bir ilki yaşatmıştı. Çünkü Efes Pilsen’nin Avrupa üçüncüsü olduğu 1999-2000 sezonundan tam
14 yıl sonra Euroleague’de Final Four’a kalmayı başaran ilk takım
olmuştu. Fenerbahçe için inanılmaz
heyecanlı maçların, müthiş geri dönüşlerin ve müthiş galibiyet serilerinin de
olduğu 2015 Avrupa basketbol
sezonunun bitişi ise pek istendiği gibi olmamış ve Fenerbahçe Ülker Final Four’dan galibiyet alamadan
dönmüştü. O müthiş sezonun ardından bu sene ise takım artık daha özgüvenli,
daha güçlü ve daha inançlıydı. Yine sezon boyunca müthiş maçlar çıkardılar ve
yine müthiş sezonlarını Final Four’a
kalmayı başararak taçlandırdılar. Peki ya devamında ne oldu? Obradovic ve takımı bir kez daha bizlere
hiç yaşamadığımız heyecanları, duyguları yaşattılar ve Fenerbahçeli olmamızla bir kez daha gurur duymamızı sağladılar.
Sezona forma sponsoru olmadan çıkan takım
artık Fenerbahçe Ülker değil Fenerbahçe olarak yola devam ediyordu. Ayrıca yeni sezon başlamadan
takımdan önemli isimler ayrılmış ve büyük değişiklikler yaşanmıştı. Takımdan
ayrılan isimlerin başında benim çok sevdiğim iki isim vardı: Kaptan Emir Preldzic ve 2015’teki
müthiş Euroleague sezonunda önemli
etkisi olan hatta Euroleague’de normal
sezonun MVP’si de seçilen Nemanja Bjelica. Bu iki ismin yanında takımdan
ayrılanlar arasında Semih Erden, Oğuz Savaş, Serhat Çetin, Kenan Sipahi, Nikos Zisis, Andrew Gouldelock ve Luka Zoric de vardı. Bu isimlerin takımdan
ayırılmasından sonra takımda geçen sezondan sadece 5 kişi kalmıştı: Melih Mahmutoğlu, Bogdan Bogdanovic, Jan Vesely, Ricky Hickman, Berk İbrahim Uğurlu ve Ömer Faruk Yurtseven.
Yeni sezon başlamadan ise takıma oldukça
heyecan verici isimler katıldı. Yeni gelen isimler arasında geçen sezon Türkiye Basketbol Ligi’nde Fenerbahçe Ülker’i yenerek şampiyon olan Pınar
Karşıyaka’nın şampiyonluğunda önemli rol oynayan Ali Muhammed (Bobby Dixon) ve Barış Hersek’in
yanında Euroleague’de daha önce şampiyonluk
yaşamış olan Kostas Sloukas ve Pero Antic vardı. Kızılyıldız’ın
genç yıldızı Nikola Kalinic ve NBA’den iki isim, Ekpe Udoh ve Luigi Datome de transfer
edilenler arasındaydı. Tamamen yeni bir takımla yepyeni bir sezon başlıyordu
denilebilir bir anlamda, ancak oldukça heyecanlı olacağı da kesindi. Burada
bahsettiğim Tüm oyuncuların hepsi sezon sırasınca takıma farklı yerlerde,
farklı zamanlarda da olsa çok önemli katkılarda bulundular. Hepsinin takımda
ayrı ve özel bir yeri var bence.
Bu sezonun başında alışmamız gereken yeni
bir takım vardı gördüğünüz üzere, hatta onların da birbirlerine alışması
gerekiyordu ancak bence koç Obradovic
herkesin bu evreyi oldukça güzel bir şekilde geçirmesini sağladı. En azından
ben yeni Fenerbahçe’yi oldukça kısa
sürede alışmış ve çok sevmiştim bile, çok sevdiğim isimlerin takımdan ayrılmasına
rağmen. Çünkü zaten Obradovic’e olan
güvenim sonsuzdu. Takımı yine çok iyi, yine çok çekişmeli heyecanlı maçlar
oynanıyordu ancak maalesef ben bu sene hiçbir maçı Ülker Sports Arena’da izleyemedim. Tabii ki maçları olabildiğince fazla
takip etmeye çalıştım ancak o müthiş atmosferi yaşayamadım ki bazı maçlarda
orada olmak isterdim de. Sonuç olarak belki ben maçları yerinde gidememiş olabilirim
ama yine de bu heyecanın az olduğunu göstermiyor. İşte sezon boyunca devam eden
bu müthiş heyecan takımın üst üste ikinci kez Final Four’a kalmasıyla beraber tavan yapmıştı bende. Hele de Final Four’a geçen sene aynı yerde
kaybettiğimiz Real Madrid’i sahadan
silerek gelmemiz mükemmel ötesi olmuştu.
Geçen seneki Final Four’da kesinlikle kazanılabilecek ve oldukça da heyecanlı
geçen ilk maçta ev sahibi takım Real
Madrid’e yenilerek hayal kırıklığı yaşayan ve bunu ardından yine
kazanılabilecek olan ikinci maçta da CSKA
Moskova’ya yenilen Fenerbahçe Ülker hiç galibiyet alamadığı Final Four sonucunda Avrupa’da sezonu dördüncülükle
kapatmıştı. Euroleague’de en önemli oyuncularımızdan
biri olan Jan Vesely’in sezonun en
iyi 5’ine, yine iki önemli oyuncu olan Luigi
Datome ve Ekpe Udoh’un ise sezonun
ikinci en iyi 5’ine kalmayı başardığı bu sene ise daha istekli ve daha güçlü
bir Fenerbahçe, yine Obradovic yönetiminde Final Four’daydı. Ve her şey daha heyecanlı,
daha farklı olacaktı.
Final Four’daki ilk
rakip İspanya’dan Laboral Kutxa’ydı.
Maça Datome ve Antic’in özellikle etkili olduğu 13-0’llık müthiş bir seriyle
başlayan sarı-lacivertliler, ilk çeyreği 23-15’lük bir üstünlükle
tamamlamışlardı. İkinci çeyrekte ise iki takım da biraz sayı üretmekte
zorlandılar ancak Fenerbahçe
üstünlüğünü kaybetmedi. Bu çeyrekte daha baskılı oynamaya başlayan Laboral Kutxa ise çeyreğin sonlarında bulduğu
sayılarla birlikte farkı 1 sayıya kadar indirdi. İlk yarı böylelikle Fenerbahçe’nin 41-40’lık üstünlüğü ile
tamamlanmış oldu.
Üçüncü çeyrek ise Laboral Kutxa’nın 2 sayılık atış bulmasıyla başladı ve İspanyol
ekip durumu 42-41 yaparak maçta ilk kez öne geçmiş oldu. Maçın bu döneminde Fenerbahçe’de hücum anlamında Gigi Datome, savunma bakımından ise Ekpe
Udoh etkili oldu. Laboral Kutxa ise dış atışlarda Bourrousis ve Adams’la sayı bulmayı başardı ve son çeyreğe 57-55 önde girdi. Son
çeyreğe de oldukça iyi başlayan Laboral
Kutxa, son 6 dakikaya girmeden durumu 66-59’a getirmişti. İspanyol ekibin
beklenmedik her türlü atışının başarıyla sonuçlandığı bu dakikalarda Fenerbahçe ise birkaç tane boş üçlük
kaçırmıştı. Takımın maçtan tamamen kopmamasını sağlayan kişi ise Jan Vesely olmuştu. Vesely ile üst üste 6 sayı bulmayı
başaran Fenerbahçe yine de bir türlü
üstünlüğü yakalayamamıştı.
Maçın sonlarına gelirken Laboral Kutxa da sayı üretmekte
zorlanmaya başlamıştı. Burada Fenerbahçe’den
iki kritik basket gelmişti. İlk önce Datome’den
bir üçlük ardından da Sloukas’tan
bir turnike gelince maçın bitimine 25.7 saniye kala durum dengeye 72-72’ye
gelmişti. Son hücumu ise İspanyol ekibi kullandı ancak buradan bir sonuç elde
edemedikleri için maç uzatmalara gitti. Uzatma periyodunda ise Fenerbahçe müthişti. Kostas Sloukas ile Bogdan Bogdanovic’in tam anlamıyla parladığı
bu uzatma periyodunda Fenerbahçe
farkı çok hızlı bir şekilde açtı ve rakibini 88-77 mağlup ederek finale
yükselmeyi başardı.
Fenerbahçe sonuç olarak
çok iyi başlayıp zora soktuğu bu maçı çok iyi bir şekilde bitirmiş oldu. Maçın
son çeyreği özellikle çok, çok heyecanlı geçti. Özellikle de o savunma
yapılması gereken 25 saniye aşırı heyecanlıydı benim için. Maçın önemli
oyuncuları arasında Gigi Datome, Ekpe Udoh ve özellikle Fenerbahçe’nin geride olduğu zamanlarda
iyi katkı veren Jan Vesely’i
sayabilirim. Normal sürede pek de iyi bir performans göstermeyen Bogdan Bogdanovic de uzatmalardaki müthiş performansıyla ve biraz daha
liderlik göstermesiyle çok önemliydi bence. Ancak benim için maçın adamı Kostas Sloukas’tı, o da tıpkı Bogdanovic
gibi uzatmalarda müthişti ve bence biraz da önceki Final Four tecrübelerinden de yararlanarak Fenerbahçe’nin galip gelmesinde çok etkili oldu. Zaten açıkçası Fenerbahçe’ye sene transfer olan
isimler arasında beni en çok heyecanlandıran da Sloukas olmuştu ki bu sezonla beraber onu daha da çok sevdim ve
bence şu an takımın en iyilerinden de biri. Bu aşırı heyecanlı, müthiş
çekişmeli yarı final maçını uzatmaların sonucunda kazanan Fenerbahçe ise Euroleague
finalinde Türkiye’yi temsil edecek ilk takım olmayı başarmıştı.
Finaldeki rakip ise 13 kez Final Four’a katılmış, 6 kez de final
oynamış ancak en son 2008’de
Madrid’de zafere ulaşmayı başarmış olan CSKA
Moskova’ydı. Final maçı oldukça hızlı başladı ve Datome’nin hücumda etkili olduğu ilk üç dakikayı Fenerbahçe 11-7’lik bir üstünlükle
geçti. Devamında ise CSKA Moskova kenardan
gelen Teodosic ile 8-0’lık bir seri
yakalayarak üstünlüğü ele geçirdi. Devamında Ricky Hickman’ın yönlendirdiği hücumlarla sayı bulan sarı-lacivertliler
çeyreğin bitimine doğru CSKA Moskova’yı
yakaladı fakat İki takımın karşılıklı basketler bulduğu, başa baş geçen bu
çeyrek CSKA Moskova’ın 22-20’lik
üstünlüğü ile tamamlandı.
İkinci çeyrekte ise iki takım da daha sert
bir savunma ile oynamaya başladı. Ekpe
Udoh’un çeyrek başındaki etkili
oyunu sayesinde ise Fenerbahçe 14.
dakikada 27-26 öne geçmeyi başarmıştı. Ancak çeyreğin devamında Fenerbahçe rakibe oldukça kolay hücum
şansları tanıdı. Milos Teodosic ve Nando De Colo’nun oldukça etkili
oynadığı bu dönemde CSKA Moskova 18.
dakikada farkı 16 sayıya kadar çıkarmıştı bile. İlk yarının sonunda ise CSKA Moskova soyunma odasına 20 sayılık
çok önemli bir avantaj yakalamış halde gidiyordu. Son 6 dakika 24-3’lük
inanılmaz bir seri bulan CSKA Moskova
ilk yarıyı 50-30 önde kapatmıştı. İkinci çeyrekte CSKA Moskova’ın faul hakkı erken dolunca Fenerbahçe çokça serbest atış çizgisine gelmeye de başlamıştı
aslında ancak bu önemli avantajı değerlendirilemedi. Özellikle de Vesely’nin kaçırdığı 4 serbest atış dikkat
çekiyordu. Bu çeyrekte elde edilen 13 serbest atışın 6’sından yararlanılamadı.
İkinci yarının başında ise CSKA Moskova’nın basket faul ile
beraber farkı 21 sayıya (53-32) kadar çıkardı, Fenerbahçe ise rakibine tam saha baskı uygulamaya başlamıştı. Bu
taktikle birlikte rakibin top kayıpları yaşamasına neden olan Fenerbahçe hücumda etkili olamayınca
istediği konuma gelemedi bir türlü. Ancak sarı-lacivertliler buna rağmen geri
dönüş sinyalleri veriyor ve pes etmediğini gösteriyordu. CSKA Moskova bu çeyrekte çok top kaybı yaşasa da üstünlüğünü
kaybetmedi ve son çeyreğe 69-53 önde girdi.
Son çeyrekte Fenerbahçe üçüncü çeyrekte uyguladığı baskıyı arttırarak uygulamaya
devam etti. Datome, Udoh ve Antic’le de sayı üretmeyi başaran sarı-lacivertliler 34. dakikada
farkı tek hanelere (74-66) indirmeyi başarmıştılar. Sert savunmasıyla CSKA Moskova’ya oldukça zor anlar
yaşatan ve sayı bulmalarını bir hayli zorlaştıran Fenerbahçe, son 2 dakikaya girerken Bobby Dixon’ın
basketleriyle farkı 1 sayıya (79-78) indirdi. Bu çeyrekte oldukça etkili
oynayan Bobby Dixon’ın 3 sayılık basketi ise maçı çok uzun bir süre sonra dengeye
getirmeyi sağladı. Son 43 saniyede durum 81-81 olmuştu. Fenerbahçe son 20.8 saniyeye Sloukas’ın
serbest atışları sonrasında 83-81 önde girdi, maçın ilk yarısından beri ilk kez
öne geçmeyi başarmış oldular böylelikle.
Bitime 1.9 saniye kala ise CSKA
Moskova’dan basket gelince durum 83-83’te dengeye geldi. Fenerbahçe ise 1.9 saniyelik hücumu Ekpe Udoh ile değerlendiremeyince bu maç da uzatmaya gitti.
Uzatmalar ise tıpkı bir önceki yarı final
maçında olduğu gibi Fenerbahçe
açısından iyi başlamıştı. Sloukas’ın
basketiyle 41. dakikada bir kez daha öne geçilmişti (86-83). Uzatmaların
devamında ise CSKA Moskova, Teodosic ve De Colo’nun etkili oyunuyla ve bulunan bir üçlükle 88-91’lik bir
üstünlük elde etti. Maçın kalan bölümünde de bu üstünlüğü elden bırakmayan CSKA Moskova, maçı 101-96 kazanarak şampiyon
olmayı başardı. Böylece Euroleague’de
8 şampiyonluğu bulunan muhteşem koçumuz Zeljko
Obradovic, kariyerinde ilk kez CSKA Moskova’ya finalde kaybetmiş oldu.
2007 ve 2011’de finalde CSKA Moskova’yı
Panathinaikos ile yenip şampiyonluğa
ulaşmıştı. Kariyerinde üçüncü kez finalde CSKA
Moskova’nın karşısına çıkan Obradovic,
ilk kez sahadan mağlubiyetle ayrıldı. Fenerbahçe’yi
mağlup eden CSKA Moskova’nın başında
ise Obradovic’in Panathinaikos’ta tam 13 yıl beraber
çalıştığı Dimitris Itoudis vardı.
Dimitris Itoudis’in başında bulunduğu CSKA Moskova 8 yıllık bir aranın
ardından bir kez daha Avrupa’da şampiyonluğa ulaşırken başarılı oyuncu Milos Teodosic de kariyerinde ilk kez Euroleague’de şampiyonluğa ulaşmayı
başardı. Teodosic 2010 yılında Olympiakos, 2012 yılında
ise CSKA Moskova ile Euroleague finalini kaybetmişti.
Yarı finalle ilgili söylenecek ne kadar
çok şey varsa aslında finalle ilgili bunun çok daha fazlası vardır muhtemelen.
Mesela son çeyrekte ve uzatmalarda inanılmaz hakem hataları yapıldı, bu hatalar
bir anlamda Euroleague finalinde
tarihin belki de en inanılmaz geri dönüşlerinden birinin tamamlamasına engel
oldu. Düşünün ki final maçındasınız ve fark 21 sayıya kadar çıkmış ancak asla pes
etmiyorsunuz, maçın sonlarında ise kazanmaya bir rebound uzaktasınız ancak
rebound’u alamıyorsunuz ve maç uzatmaya gidiyor. İşte bu akıl almaz geri dönüş
yolunda Fenerbahçe sadece rakiple
değil hakemlerin inanılmaz kötü kararlarıyla da mücadele etmek zorunda kaldı.
Ancak asla pes etmediler ve sonuna kadar da mücadele etmeye devam ettiler.
Maçta çok kritik bazı noktalar vardı,
hakem hataları tabii ki çok önemliydi çünkü bazıları oldukça kritik yerlerde
gelmişti. Ayrıca takımda özellikle de Jan
Vesely’nin üzerinde de bir şanssızlık vardı sanki. Vesely serbest atış çizginden kullandığı 10 atışın sadece 1’inde
isabet bulmuştu mesela. Bunlar bir yana benim asıl bahsetmek istediğim kritik
noktalar Fenerbahçe’nin geri
dönüşünü sağlayan kritik noktalardı. Bunların başında ise Bobby Dixon’ın son
çeyrekte bulduğu çok önemli 3 sayılık basketler var. Çok önemli yerlerde gelen
bu basketler takımın eşitliği yakalamasını sağlamıştı.
Belki bu sefer de Final Four’da istenen olmadı, şampiyonluğa ulaşamadık ancak ben Fenerbahçe ile çok gurur duyuyorum çünkü
bu takım her zaman sahada her şeyini veren, sonuna kadar mücadele eden, asla
pes etmeyen bir takım ve eninde sonunda şampiyonluğa ulaşacağına da inanıyorum. Burada kazanmaya çok, çok yaklaşan Fenerbahçe, bunu fazlasıyla da hak etmişti. Berlin’deki iki Final Four maçında da bize daha önce
yaşamadığımız duyguları, daha önce yaşamadığımız heyecanları yaşatan bu
muhteşem takıma çok teşekkür ederim. Sadece taraftarları için değil bence tüm
Türkiye için büyük bir gurur kaynağı oldu. Geçen seneki heyecanların üzerine
koyarak bu sene de yine unutulmaz anlar yaşamamızı sağladılar. Bir Türk takımı Euroleague tarihinde ilk kez finaldeydi
ve ilk kez Avrupa ikincisi oldu ancak kesinlikle şampiyonlar gibi oynayıp
şampiyonluğu hak ettiler. Sonuç olarak bir şey kesin ki Obradovic’in bu Fenerbahçe’si
muhteşem bir takım, bunu bize bir kez daha gösterdiler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder