21 Mayıs 2016 Cumartesi

Spor: Fenerbahçe’nin Final Four Yolculuğu (2016)


Geçen sene Fenerbahçe basketbol takımı Fenerbahçe Ülker adı altında inanılmaz bir Avrupa sezonu geçirmişti. Ben de birçok Euroleague maçını Ülker Sports Arena’da canlı izleme şansı bulmuştum. Sezon boyunca Muhteşem Koç Obradovic önderliğinde müthiş bir performansla inanılmaz iyi maçlar çıkaran bu müthiş takım sezon sonunda son 4’e kalıp bu başarısını bir anlamda taçlandırmıştı. 2015’te Euroleague’de Final Four’a kalan Fenerbahçe Ülker sadece Fenerbahçe taraftarlarına bir ilki yaşatırken Türkiye’ye de uzun bir aranın ardından bir ilki yaşatmıştı. Çünkü Efes Pilsen’nin Avrupa üçüncüsü olduğu 1999-2000 sezonundan tam 14 yıl sonra Euroleague’de Final Four’a kalmayı başaran ilk takım olmuştu. Fenerbahçe için inanılmaz heyecanlı maçların, müthiş geri dönüşlerin ve müthiş galibiyet serilerinin de olduğu 2015 Avrupa basketbol sezonunun bitişi ise pek istendiği gibi olmamış ve Fenerbahçe Ülker Final Four’dan galibiyet alamadan dönmüştü. O müthiş sezonun ardından bu sene ise takım artık daha özgüvenli, daha güçlü ve daha inançlıydı. Yine sezon boyunca müthiş maçlar çıkardılar ve yine müthiş sezonlarını Final Four’a kalmayı başararak taçlandırdılar. Peki ya devamında ne oldu? Obradovic ve takımı bir kez daha bizlere hiç yaşamadığımız heyecanları, duyguları yaşattılar ve Fenerbahçeli olmamızla bir kez daha gurur duymamızı sağladılar.


Sezona forma sponsoru olmadan çıkan takım artık Fenerbahçe Ülker değil Fenerbahçe olarak yola devam ediyordu. Ayrıca yeni sezon başlamadan takımdan önemli isimler ayrılmış ve büyük değişiklikler yaşanmıştı. Takımdan ayrılan isimlerin başında benim çok sevdiğim iki isim vardı: Kaptan Emir Preldzic ve 2015’teki müthiş Euroleague sezonunda önemli etkisi olan hatta Euroleague’de normal sezonun MVP’si de seçilen Nemanja Bjelica. Bu iki ismin yanında takımdan ayrılanlar arasında Semih Erden, Oğuz Savaş, Serhat Çetin, Kenan Sipahi, Nikos Zisis, Andrew Gouldelock ve Luka Zoric de vardı. Bu isimlerin takımdan ayırılmasından sonra takımda geçen sezondan sadece 5 kişi kalmıştı: Melih Mahmutoğlu, Bogdan Bogdanovic, Jan Vesely, Ricky Hickman, Berk İbrahim Uğurlu ve Ömer Faruk Yurtseven.


Yeni sezon başlamadan ise takıma oldukça heyecan verici isimler katıldı. Yeni gelen isimler arasında geçen sezon Türkiye Basketbol Ligi’nde Fenerbahçe Ülker’i yenerek şampiyon olan Pınar Karşıyaka’nın şampiyonluğunda önemli rol oynayan Ali Muhammed (Bobby Dixon) ve Barış Hersek’in yanında Euroleague’de daha önce şampiyonluk yaşamış olan Kostas Sloukas ve Pero Antic vardı. Kızılyıldız’ın genç yıldızı Nikola Kalinic ve NBA’den iki isim, Ekpe Udoh ve Luigi Datome de transfer edilenler arasındaydı. Tamamen yeni bir takımla yepyeni bir sezon başlıyordu denilebilir bir anlamda, ancak oldukça heyecanlı olacağı da kesindi. Burada bahsettiğim Tüm oyuncuların hepsi sezon sırasınca takıma farklı yerlerde, farklı zamanlarda da olsa çok önemli katkılarda bulundular. Hepsinin takımda ayrı ve özel bir yeri var bence.


Bu sezonun başında alışmamız gereken yeni bir takım vardı gördüğünüz üzere, hatta onların da birbirlerine alışması gerekiyordu ancak bence koç Obradovic herkesin bu evreyi oldukça güzel bir şekilde geçirmesini sağladı. En azından ben yeni Fenerbahçe’yi oldukça kısa sürede alışmış ve çok sevmiştim bile, çok sevdiğim isimlerin takımdan ayrılmasına rağmen. Çünkü zaten Obradovic’e olan güvenim sonsuzdu. Takımı yine çok iyi, yine çok çekişmeli heyecanlı maçlar oynanıyordu ancak maalesef ben bu sene hiçbir maçı Ülker Sports Arena’da izleyemedim. Tabii ki maçları olabildiğince fazla takip etmeye çalıştım ancak o müthiş atmosferi yaşayamadım ki bazı maçlarda orada olmak isterdim de. Sonuç olarak belki ben maçları yerinde gidememiş olabilirim ama yine de bu heyecanın az olduğunu göstermiyor. İşte sezon boyunca devam eden bu müthiş heyecan takımın üst üste ikinci kez Final Four’a kalmasıyla beraber tavan yapmıştı bende. Hele de Final Four’a geçen sene aynı yerde kaybettiğimiz Real Madrid’i sahadan silerek gelmemiz mükemmel ötesi olmuştu.


Geçen seneki Final Four’da kesinlikle kazanılabilecek ve oldukça da heyecanlı geçen ilk maçta ev sahibi takım Real Madrid’e yenilerek hayal kırıklığı yaşayan ve bunu ardından yine kazanılabilecek olan ikinci maçta da CSKA Moskova’ya yenilen Fenerbahçe Ülker hiç galibiyet alamadığı Final Four sonucunda Avrupa’da sezonu dördüncülükle kapatmıştı. Euroleague’de en önemli oyuncularımızdan biri olan Jan Vesely’in sezonun en iyi 5’ine, yine iki önemli oyuncu olan Luigi Datome ve Ekpe Udoh’un ise sezonun ikinci en iyi 5’ine kalmayı başardığı bu sene ise daha istekli ve daha güçlü bir Fenerbahçe, yine Obradovic yönetiminde Final Four’daydı. Ve her şey daha heyecanlı, daha farklı olacaktı.


Final Four’daki ilk rakip İspanya’dan Laboral Kutxa’ydı. Maça Datome ve Antic’in özellikle etkili olduğu 13-0’llık müthiş bir seriyle başlayan sarı-lacivertliler, ilk çeyreği 23-15’lük bir üstünlükle tamamlamışlardı. İkinci çeyrekte ise iki takım da biraz sayı üretmekte zorlandılar ancak Fenerbahçe üstünlüğünü kaybetmedi. Bu çeyrekte daha baskılı oynamaya başlayan Laboral Kutxa ise çeyreğin sonlarında bulduğu sayılarla birlikte farkı 1 sayıya kadar indirdi. İlk yarı böylelikle Fenerbahçe’nin 41-40’lık üstünlüğü ile tamamlanmış oldu.


Üçüncü çeyrek ise Laboral Kutxa’nın 2 sayılık atış bulmasıyla başladı ve İspanyol ekip durumu 42-41 yaparak maçta ilk kez öne geçmiş oldu. Maçın bu döneminde Fenerbahçe’de hücum anlamında Gigi Datome, savunma bakımından ise Ekpe Udoh etkili oldu. Laboral Kutxa ise dış atışlarda Bourrousis ve Adams’la sayı bulmayı başardı ve son çeyreğe 57-55 önde girdi. Son çeyreğe de oldukça iyi başlayan Laboral Kutxa, son 6 dakikaya girmeden durumu 66-59’a getirmişti. İspanyol ekibin beklenmedik her türlü atışının başarıyla sonuçlandığı bu dakikalarda Fenerbahçe ise birkaç tane boş üçlük kaçırmıştı. Takımın maçtan tamamen kopmamasını sağlayan kişi ise Jan Vesely olmuştu. Vesely ile üst üste 6 sayı bulmayı başaran Fenerbahçe yine de bir türlü üstünlüğü yakalayamamıştı.


Maçın sonlarına gelirken Laboral Kutxa da sayı üretmekte zorlanmaya başlamıştı. Burada Fenerbahçe’den iki kritik basket gelmişti. İlk önce Datome’den bir üçlük ardından da Sloukas’tan bir turnike gelince maçın bitimine 25.7 saniye kala durum dengeye 72-72’ye gelmişti. Son hücumu ise İspanyol ekibi kullandı ancak buradan bir sonuç elde edemedikleri için maç uzatmalara gitti. Uzatma periyodunda ise Fenerbahçe müthişti. Kostas Sloukas ile Bogdan Bogdanovic’in tam anlamıyla parladığı bu uzatma periyodunda Fenerbahçe farkı çok hızlı bir şekilde açtı ve rakibini 88-77 mağlup ederek finale yükselmeyi başardı.


Fenerbahçe sonuç olarak çok iyi başlayıp zora soktuğu bu maçı çok iyi bir şekilde bitirmiş oldu. Maçın son çeyreği özellikle çok, çok heyecanlı geçti. Özellikle de o savunma yapılması gereken 25 saniye aşırı heyecanlıydı benim için. Maçın önemli oyuncuları arasında Gigi Datome, Ekpe Udoh ve özellikle Fenerbahçe’nin geride olduğu zamanlarda iyi katkı veren Jan Vesely’i sayabilirim. Normal sürede pek de iyi bir performans göstermeyen Bogdan Bogdanovic de uzatmalardaki müthiş performansıyla ve biraz daha liderlik göstermesiyle çok önemliydi bence. Ancak benim için maçın adamı Kostas Sloukas’tı, o da tıpkı Bogdanovic gibi uzatmalarda müthişti ve bence biraz da önceki Final Four tecrübelerinden de yararlanarak Fenerbahçe’nin galip gelmesinde çok etkili oldu. Zaten açıkçası Fenerbahçe’ye sene transfer olan isimler arasında beni en çok heyecanlandıran da Sloukas olmuştu ki bu sezonla beraber onu daha da çok sevdim ve bence şu an takımın en iyilerinden de biri. Bu aşırı heyecanlı, müthiş çekişmeli yarı final maçını uzatmaların sonucunda kazanan Fenerbahçe ise Euroleague finalinde Türkiye’yi temsil edecek ilk takım olmayı başarmıştı.


Finaldeki rakip ise 13 kez Final Four’a katılmış, 6 kez de final oynamış ancak en son 2008’de Madrid’de zafere ulaşmayı başarmış olan CSKA Moskova’ydı. Final maçı oldukça hızlı başladı ve Datome’nin hücumda etkili olduğu ilk üç dakikayı Fenerbahçe 11-7’lik bir üstünlükle geçti. Devamında ise CSKA Moskova kenardan gelen Teodosic ile 8-0’lık bir seri yakalayarak üstünlüğü ele geçirdi. Devamında Ricky Hickman’ın yönlendirdiği hücumlarla sayı bulan sarı-lacivertliler çeyreğin bitimine doğru CSKA Moskova’yı yakaladı fakat İki takımın karşılıklı basketler bulduğu, başa baş geçen bu çeyrek CSKA Moskova’ın 22-20’lik üstünlüğü ile tamamlandı.


İkinci çeyrekte ise iki takım da daha sert bir savunma ile oynamaya başladı. Ekpe Udoh’un çeyrek başındaki etkili oyunu sayesinde ise Fenerbahçe 14. dakikada 27-26 öne geçmeyi başarmıştı. Ancak çeyreğin devamında Fenerbahçe rakibe oldukça kolay hücum şansları tanıdı. Milos Teodosic ve Nando De Colo’nun oldukça etkili oynadığı bu dönemde CSKA Moskova 18. dakikada farkı 16 sayıya kadar çıkarmıştı bile. İlk yarının sonunda ise CSKA Moskova soyunma odasına 20 sayılık çok önemli bir avantaj yakalamış halde gidiyordu. Son 6 dakika 24-3’lük inanılmaz bir seri bulan CSKA Moskova ilk yarıyı 50-30 önde kapatmıştı. İkinci çeyrekte CSKA Moskova’ın faul hakkı erken dolunca Fenerbahçe çokça serbest atış çizgisine gelmeye de başlamıştı aslında ancak bu önemli avantajı değerlendirilemedi. Özellikle de Vesely’nin kaçırdığı 4 serbest atış dikkat çekiyordu. Bu çeyrekte elde edilen 13 serbest atışın 6’sından yararlanılamadı.


İkinci yarının başında ise CSKA Moskova’nın basket faul ile beraber farkı 21 sayıya (53-32) kadar çıkardı, Fenerbahçe ise rakibine tam saha baskı uygulamaya başlamıştı. Bu taktikle birlikte rakibin top kayıpları yaşamasına neden olan Fenerbahçe hücumda etkili olamayınca istediği konuma gelemedi bir türlü. Ancak sarı-lacivertliler buna rağmen geri dönüş sinyalleri veriyor ve pes etmediğini gösteriyordu. CSKA Moskova bu çeyrekte çok top kaybı yaşasa da üstünlüğünü kaybetmedi ve son çeyreğe 69-53 önde girdi.


Son çeyrekte Fenerbahçe üçüncü çeyrekte uyguladığı baskıyı arttırarak uygulamaya devam etti. Datome, Udoh ve Antic’le de sayı üretmeyi başaran sarı-lacivertliler 34. dakikada farkı tek hanelere (74-66) indirmeyi başarmıştılar. Sert savunmasıyla CSKA Moskova’ya oldukça zor anlar yaşatan ve sayı bulmalarını bir hayli zorlaştıran Fenerbahçe, son 2 dakikaya girerken Bobby Dixon’ın basketleriyle farkı 1 sayıya (79-78) indirdi. Bu çeyrekte oldukça etkili oynayan Bobby Dixon’ın 3 sayılık basketi ise maçı çok uzun bir süre sonra dengeye getirmeyi sağladı. Son 43 saniyede durum 81-81 olmuştu. Fenerbahçe son 20.8 saniyeye Sloukas’ın serbest atışları sonrasında 83-81 önde girdi, maçın ilk yarısından beri ilk kez öne geçmeyi başarmış oldular böylelikle.  Bitime 1.9 saniye kala ise CSKA Moskova’dan basket gelince durum 83-83’te dengeye geldi. Fenerbahçe ise 1.9 saniyelik hücumu Ekpe Udoh ile değerlendiremeyince bu maç da uzatmaya gitti.


Uzatmalar ise tıpkı bir önceki yarı final maçında olduğu gibi Fenerbahçe açısından iyi başlamıştı. Sloukas’ın basketiyle 41. dakikada bir kez daha öne geçilmişti (86-83). Uzatmaların devamında ise CSKA Moskova, Teodosic ve De Colo’nun etkili oyunuyla ve bulunan bir üçlükle 88-91’lik bir üstünlük elde etti. Maçın kalan bölümünde de bu üstünlüğü elden bırakmayan CSKA Moskova, maçı 101-96 kazanarak şampiyon olmayı başardı. Böylece Euroleague’de 8 şampiyonluğu bulunan muhteşem koçumuz Zeljko Obradovic, kariyerinde ilk kez CSKA Moskova’ya finalde kaybetmiş oldu. 2007 ve 2011’de finalde CSKA Moskova’yı Panathinaikos ile yenip şampiyonluğa ulaşmıştı. Kariyerinde üçüncü kez finalde CSKA Moskova’nın karşısına çıkan Obradovic, ilk kez sahadan mağlubiyetle ayrıldı. Fenerbahçe’yi mağlup eden CSKA Moskova’nın başında ise Obradovic’in Panathinaikos’ta tam 13 yıl beraber çalıştığı Dimitris Itoudis vardı.


Dimitris Itoudis’in başında bulunduğu CSKA Moskova 8 yıllık bir aranın ardından bir kez daha Avrupa’da şampiyonluğa ulaşırken başarılı oyuncu Milos Teodosic de kariyerinde ilk kez Euroleague’de şampiyonluğa ulaşmayı başardı. Teodosic 2010 yılında Olympiakos, 2012 yılında ise CSKA Moskova ile Euroleague finalini kaybetmişti.


Yarı finalle ilgili söylenecek ne kadar çok şey varsa aslında finalle ilgili bunun çok daha fazlası vardır muhtemelen. Mesela son çeyrekte ve uzatmalarda inanılmaz hakem hataları yapıldı, bu hatalar bir anlamda Euroleague finalinde tarihin belki de en inanılmaz geri dönüşlerinden birinin tamamlamasına engel oldu. Düşünün ki final maçındasınız ve fark 21 sayıya kadar çıkmış ancak asla pes etmiyorsunuz, maçın sonlarında ise kazanmaya bir rebound uzaktasınız ancak rebound’u alamıyorsunuz ve maç uzatmaya gidiyor. İşte bu akıl almaz geri dönüş yolunda Fenerbahçe sadece rakiple değil hakemlerin inanılmaz kötü kararlarıyla da mücadele etmek zorunda kaldı. Ancak asla pes etmediler ve sonuna kadar da mücadele etmeye devam ettiler.


Maçta çok kritik bazı noktalar vardı, hakem hataları tabii ki çok önemliydi çünkü bazıları oldukça kritik yerlerde gelmişti. Ayrıca takımda özellikle de Jan Vesely’nin üzerinde de bir şanssızlık vardı sanki. Vesely serbest atış çizginden kullandığı 10 atışın sadece 1’inde isabet bulmuştu mesela. Bunlar bir yana benim asıl bahsetmek istediğim kritik noktalar Fenerbahçe’nin geri dönüşünü sağlayan kritik noktalardı. Bunların başında ise Bobby Dixon’ın son çeyrekte bulduğu çok önemli 3 sayılık basketler var. Çok önemli yerlerde gelen bu basketler takımın eşitliği yakalamasını sağlamıştı.



Belki bu sefer de Final Four’da istenen olmadı, şampiyonluğa ulaşamadık ancak ben Fenerbahçe ile çok gurur duyuyorum çünkü bu takım her zaman sahada her şeyini veren, sonuna kadar mücadele eden, asla pes etmeyen bir takım ve eninde sonunda şampiyonluğa ulaşacağına da inanıyorum. Burada kazanmaya çok, çok yaklaşan Fenerbahçe, bunu fazlasıyla da hak etmişti. Berlin’deki iki Final Four maçında da bize daha önce yaşamadığımız duyguları, daha önce yaşamadığımız heyecanları yaşatan bu muhteşem takıma çok teşekkür ederim. Sadece taraftarları için değil bence tüm Türkiye için büyük bir gurur kaynağı oldu. Geçen seneki heyecanların üzerine koyarak bu sene de yine unutulmaz anlar yaşamamızı sağladılar. Bir Türk takımı Euroleague tarihinde ilk kez finaldeydi ve ilk kez Avrupa ikincisi oldu ancak kesinlikle şampiyonlar gibi oynayıp şampiyonluğu hak ettiler. Sonuç olarak bir şey kesin ki Obradovic’in bu Fenerbahçe’si muhteşem bir takım, bunu bize bir kez daha gösterdiler.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder