Çok uzun süren bir bekleyişin ardından eğlenceli,
komik, geveze ve bir o kadar da küfürbaz olan anti-kahraman Deadpool’u sonunda beyaz perdede
izleyebildik. Tim Miller’ın yönetmen koltuğunda oturduğu filmde karizmatik kahramanımızı
ise daha önce X-Men Origins: Wolverine
filminde de karaktere hayat vermiş olan Ryan
Reynolds canlandırıyor. Film nasıldı derseniz, tek kelime ile mükemmel
olmuş. Yani bir Deadpool filminden
ne beklerseniz bu filmde onu buluyorsunuz ki benim gibi Deadpool hayranlarının tek istediği de buydu bence. Filmin en
önemli özelliği ise son zamanda Hollywood’u eleştiren Hollywood filmleri
yapısında olması yani süper kahraman filmlerini (tabi bunun yanında başka birçok
şeyi de) eleştirmesiydi. Bu benim filmin en sevdiğim yönüydü. Bunlara ek olarak
ise daha çıkmadan yayınlanan video, fragman ve resimleriyle bizi eğlendirmeyi başarmıştı
da. (Buradan sonra bazı spoiler’lar olacak, ben sizi şimdiden uyarayım.)
Öncelikle her zamanki gibi konudan
bahsedeyim kısaca. Konu çok basitti aslında hatta çok kısa bir şekilde de
anlatılırdı. Ana karakterimiz Wade
Wilson (Ryan Reynolds) kansere
yakalanır ve artık normal yöntemlerle tedavi olması mümkün değildir. Sonra kim
olduğu bilinmeyen bir adam ona gelir ve onu iyileştirebileceğini söyler, o da
hem hayatta kalmak hem de sevgilisi Vanessa’dan
(Morena Baccarin) ayrılmamak amacıyla bu tedaviyi kabul eder. Weapon X adı verilen bu programda kendisi
üzerinde bir dizi deney yapılır. E tabi sizin de tahmin edeceğiniz gibi işler
pek yolunda gitmez ve Wilson artık tamamen
iyileşse hatta bazı özellikler kazanmış olsa da çok farklı bir fiziksel
görüntüye sahiptir. Sevgilisinin onu bu şekilde istemeyeceğini düşünen Wilson, Deadpool kılığında onu bu hale getiren adamın yani Ajax (Ed Skrein) peşine düşer.
Sonunda da adamı bulur ve öldürür işte. Hani daha önce görmediğimiz bir şey yok
burada. Peki filmi diğer filmlerden ayıran ve bu kadar iyi yapan ne? Detayları
tabii ki de.
Filmdeki ana karakterimiz Deadpool kendi de dahil olmak üzere her
şey ile dalga geçen bir karakter, ciddiyim aklınıza gelebilecek her şeyle
ilgili gönderme vardı filmde. Ben biraz daha X-Men ağırlıklı göndermeler olacağını düşünmüştüm filme girerken
sonuçta pek oraya bağlı olmasa da oraya bağlı bir karakter Deadpool. Ancak filmde popüler kültür başta olmak üzere bir sürü
şeye gönderme vardı. Bunu da daha filmin zekice yapılmış ve benim çok sevdiğim açılışından
anlıyoruz zaten. Yapımcılar Deadpool’un
ne olduğunun çok farkındalar ki o açılış sahnesinde yönetmen, yapımcı ve
kendisi de dahil olmak üzere oyuncularla dalga geçiliyor. Bir sürü Hollywood ve
süper kahraman klişesi ile dalga geçen Deadpool
bunu da oldukça komik ve eğlenceli bir şekilde yapıyor.
Filmde yapılan göndermelerin başında gelen
Wolverine göndermeleri de bir ayrı
eğlenceliydi. Daha önce de dediğim gibi X-Men
Origins: Wolverine de Deadpool’u
ilk kez görmüştük ve yine Ryan Reynolds
canlandırmıştı. Bugün bu filmin çıkmasının en önemli nedenlerinden biri de
orada Reynolds’ın Deadpool’unun çok
sevilmesidir muhtemelen. Yani bir nevi Wolverine
olmasa Deadpool da olmazdı
diyebiliriz. Filmdeki Wolverine göndermelerini
gerçekten çok, çok sevdim. Aşırı komiktiler. Polverine olayı, Hugh
Jackman maskesi, Hugh Jackman’ın
kapağında yer aldığı dergi ve bir de tabii Origins’in
sonunda Deadpool’un ağzının kapalı
olmasına yapılan güzel bir gönderme vardı. Bunlar benim filmde en çok eğlendiğim ve
sevdiğim göndermelerdenlerdi açıkçası.
Deadpool denince akla
ilk gelen şeylerden biri de Chimichanga’dır
şüphesiz ki ve filmde kesin olur diye düşünmüş de olabilirsiniz tıpkı benim
gibi ancak yoktu maalesef. Ama en azından bir yerde Chimichanga yapalım demişti yani en azından bir yerde bahsi geçti Chimichanga’nın. Gelelim Deadpool’un sevdiği bir başka şeye: Hello Kitty. Bakın Chimichanga’nın
aksine o filmde vardı. Deadpool
gerçekten Hello Kitty’i seviyor hatta twitter hesabına baktıysanız görürsünüz ki
takip ettiği tek hesap Hello Kitty. Biliyorum komik gelecek ama Hello Kitty filmde vardı yani hem de bir sürü şeyde: eşyalarını koyduğu sırt
çantasında, dudak parlatıcısında ve daha bir sürü yerde. Stüdyo tarafından
yönetilen bu hesaptan da tüm ekibin Deadpool’u
nasıl iyi anladığı gösteriyor aslında.
Şimdi de gelelim X-Men göndermelerine, tahmin edersiniz ki çokça vardı. Burada fark
ettiğiniz gibi Wolverine’i ayrı
tuttum çünkü onun yeri gerçekten de çok ayrıydı filmde. Mesela filmde Xavier’ın (X-Men filmlerinde gördüğümüz) malikanesi vardı. Deadpool oraya gittiğinde kapıyı tabii
ki filmde ki karakterlerimizden biri açıyordu ve bununla ilgili de minik ve çok
komik bir gönderme yapıldı Deadpool
tarafından. Ayrıca Xavier’la ilgili Deadpool’un Stewart mı yoksa McAvoy
mu demesi? Serideki filmlerin sırasının ve olay örgüsünün karmaşıklığı için yapılan
güzel bir gönderme olmuştu.
E tabi bizim dördüncü duvarı kıran, kırmızı
taytlı, geveze kahramanımız sadece çizgi romanlara ve bunlara bağlı şeylerle
dalga geçmedi. Şu an dünyamızda bulunan sinemadan tutun müziğe oradan tutun cinsiyetçiliğe
kadar bir sürü eğlenceli gönderme vardı. 127
Saat filmine, Liam Neeson ve Taken serisine, Star Wars’a, Alien’a ve
tabi tüm kötü Ryan Reynolds
filmlerine olan göndermeler çok iyiydi. Müzikle ilgili yapılan göndermelerin
başında ise WHAM! göndermesi geliyor
ki grubun en bilinen şarkılarından biri olan Careless Whisper’ın son
sahnede kullanıldı an çok komikti.
Süper kahramanlara yapılan göndermeler de sadece
X-Men ve Wolverine ile kalmamıştı. Spider-Man
göndermesi de gülümsetirken, her Marvel
filminde olduğu gibi Stan Lee’yi de küçük bir rolde görüyoruz
ayrıca süper kahraman inişi ile dalga geçmesi de çok iyiydi. Filmde en çok dalga
geçilen konulardan biri Ryan Reynolds’ın
daha önce yer aldığı tüm çizgi roman filmleriydi: X-Men Origins: Wolverine, Blade: Trinity, Green Lantern ve R.I.P.D. Bu
arada Reynolds Deadpool’un canlandıracağı son süper kahraman olacağını da söyledi.
Filmde Deadpool’un oldukça fazla espri yapmasının yanında bu esprilerin
çoğunun bel altı espriler olması kadın karakterleri aşağılayıcı unsurların
çıkmasını sağlayacakken bir sahnedeki diyalogu bunun ortadan kaldırdı bence.
Bir kadına şimdi sana vurmam mı daha yanlış vurmamam mı gibi bir şey dediği
sahne gerçekten çok güzel ayrıca çok da komik olmuştu. Buna ek olarak Colossus’un Angel’i dövmemesi onun yerine Negasonic
Teenage Warhead’in gitmesi de buna benzer örnekler olarak verilebilir.
Daha unuttuğum bir sürü gönderme vardır
eminim ancak aklımda kalan en eğlenceli göndermeleri sizinle paylaşmaya
çalıştım (Ama Hugh Jackman :) ). Filmde
gerçekten çok çok fazla gönderme vardı, say say bitmez yani o kadar diyeyim. Ha
son olarak tabi bir de after credits sahnesinde Ferris Bueller’s Day Off’a yapılan gönderme ile devam filminde yer
alacak yeni mutantın kim olacağı müjdelendi.
Bir de dördüncü duvar olayı vardı. Deadpool dördüncü duvarı bu filmde
sonuna kadar kırdı diyebilirim. Hatta dördüncü duvar içinde dördüncü duvar
kırma esprisi yaptı, e daha ne olsun yani. Çizgi romandaki Deadpool’un en önemli özelliklerinden biri olan dördüncü duvarı
kırmasının yani okuyucuyla (bu durumda izleyici ile) etkileşime geçmesinin
böyle iyi aktarılması filmin en önemli artılarındandı.
Tamam şimdi de biraz oyunculardan
bahsetmek lazım artık. İlk olarak ana karakterimizi canlandıran Ryan Reynolds’ı ne kadar mükemmel
olduğunu söylemek lazım. Gerçekten tek kelime ile mükemmeldi Reynolds. Daha iyi
bir Deadpool olamazdı kesinlikle.
Ses tonu, mimikleri ve hareketleri tam uymuştu. Maskenin altında bile
mimiklerini hissedebiliyordunuz sanki. Filmin tam olarak Deadpool şovu gibi yürüdüğünü düşündüğümüzde ise Reynolds’ın bu müthiş performansının filmin
başarılı olmasındaki en önemli etken olduğu görülüyor.
Peki ya yan oyuncular nasıldı derseniz?
Bence herkes rolünde oldukça iyiydi. Anti-kahramanımız Deadpool’un kendisi kadar küfürbaz ve güçlü sevgilisi Vanessa’yı canlandıran
Morena Baccarin’i de her zamanki gibi çok başarılı buldum. Daha önce The Flash
ve Gotham da dahil olmak üzere birkaç geek işinde daha karşımıza çıkan Baccarin
filmde oldukça iyi bir performans göstermiş.
Kötü karakterlerimiz Ajax’i canlandıran Ed
Skrein ve Angel Dust’ı canlandıran Gina Carano da başarılı performans
sergilemişlerdi ancak Skrein’in karakteri Ajax, Deadpool’un yanında biraz zayıf kalıyordu sanki, belki biraz daha
iyi olabilirdi. Yeterince kötü bir karakter gibi değildi.
Deadpool’un
yardımcıları görevi gören iki X-Men mutantı
Colossus ve Negasonic Teenage Warhead ise oldukça iyi iki karakterdi. Colossus’un
Deadpool’un yanında iyi hatta
sevimli biri olarak gösterilmesi ve ona sürekli lütfen konuşmana dikkat et deyip
erdemle ilgili bazı sözler de söylemesi çok komik ve güzel olmuştu. Rus aksanının da çok iyi olduğu Colossus’u
çok sevdim ancak Negasonic Teenage Warhead’i de bir o kadar sevdim. Onun da Deadpool’la olan diyalogları oldukça
komikti, ortaya çok güzel bir dinamik çıkmıştı.
Yönetmen ve yazarlar konusuna gelirsek.
Jenerikte de yazdığı gibi filmin asıl yıldızları yazarlarıydı bence de. Yönetmen
Tim Miller ise ilk uzun metraj
filminde bulunuyordu ve oldukça iyi bir iş de çıkardı bence. Filmin ilerleyişi
sizi asla sıkmayacak şekildeydi ve o dinamik yapı da asla bozulmuyordu.
Fragmanlarda bir kısmını gördüğümüz aksiyon sahnelerini de çok sevdim. Ayrıca filmde
CGI etkisi çok olsa da bunun dengesi
de iyi bulunmuştu. Sonuç olarak ise ortaya aksiyon, komedi hatta dram ve romantik
unsurları birleştiren çok başarılı bir film çıktı.
Filmde en sevdiğim unsurlardan biri de
müzikleriydi. Mad Max: Fury Road’daki efsanevi
müzikleriyle herkesi kendine hayran bırakan Junkie XL’in yani Tom Holkenborg’ın yaptığı müzikler filmin olay örgüsüne işleyişine yani
kısacası her şeyine uymuştu. Mad Max sonrası Deadpool’da da çok başarılı bir iş çıkarmış Holkenborg. Müzikleri gerçekten çok güzeldi, Swoop özellikle hala aklımda! Merak ederseniz diye soundtrack’i en
alta ekledim, bence dinlemelisiniz (en azından Swoop’u).
Daha önce Ant-Man’den sonra işte bu tam anlamıyla bir süper kahraman filmi
olmuş ya hem komedi var hem aksiyon var ve bunların dinamikleri de müthiş olmuş
diye düşünmüştüm. Olması gerektiği gibi bir süper kahraman filmiydi o. Deadpool da tam anlamıyla olması
gerektiği gibi bir “süper kahraman filmi” olmuş, aksiyonu ve komedisi tabii ki
var tıpkı Ant-Man gibi hatta daha
fazla da ama bu bizim hep gördüğümüz süper kahraman filmlerinden çok daha
farklı bir film. E çünkü bu bir anti-kahraman filmi ve bir Deadpool filmi nasıl olması gerekiyorsa öyle olmuş bir film. Sonuç
olarak Deadpool sizi çokça
güldürecek ve size süper kahraman filmlerinde meydana gelecek değişimleri
gösterecek oldukça farklı bir film. Ben çok sevdim ve kesinlikle sinemadayken izlemenizi tavsiye
ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder