31 Ekim 2015 Cumartesi

Kesinlikle İzlemelisin: Casino Royale (2006)


Önümüzdeki Cuma günü heyecanla beklediğim yeni Bond filmi Spectre vizyona girecek. Ben de o çıkmadan seriyi bir daha izlemeye karar verdim. (E tabii ki tüm filmlerden bahsetmiyorum, 23 filmi de izleyecek zamanım yok artık, en azından bir haftada!) O yüzden serinin 21. Filmi olan Casino Royale’den başladım izlemeye. Bu film Daniel Craig’in James Bond olarak karşımıza çıktığı ilk filmdi ve filmin yapımı boyunca Daniel Craig’in Bond olarak seçilmesi çok eleştirilmişti. Bu eleştirilerin en büyük nedeni ise (ilginç bir şekilde) Craig’in diğer 5 Bond’un aksine sarışın olmasıydı. Açıkçası Daniel Craig’in Bond’u benim en sevdiğim Bond’lardan biridir.



Casino Royale’den biraz bahsedeyim. (Buradan sonra spoiler olabilir. Uyarmadı demeyin!) Film Bond karakterinin yaratıcısı Ian Fleming’in 1953 yılında çıkardığı ilk Bond kitabından uyarlandı. Bu kitap serinin başlandığı kitap olduğu için anlayacağınız gibi Casino Royale de bir başlangıç filmi olma özelliği taşıyor. Yani bu filmle beraber olayların başlangıcına gidiyoruz.


Biraz da filmin konusundan bahsedeyim. Filmin başında Bond’un 00 yetkisini nasıl kazandığını öğreniyoruz. Sonrasında ise Bond 007 ajan kimliği ile ilk görevine çıkıyor. Görevi, teröristlere finansman sağlayan Le Chiffre (Mads Mikkelsen) adındaki bir yatırım uzmanına engel olup bu ağı çökertmek. Bunun olabilmesi için ise ilk önce Bond’un Le Chiffre'yi, oynanacak olan yüksek bahisli poker oyununda yenmesi gerekmektedir.


Bond’a bu yüksek bahisli poker oyununda gereken parayı ise görevli olduğu İngiliz hükümeti sağlayacaktır. Bu parayı koruması için ise Vesper Lynd (Eva Green) adlı bir kadın görevlendirilir. Tahmin edebileceğiniz gibi filmdeki “Bond kızı”mız Lynd. Bond başlarda Lynd’e biraz sinir olsa da sonrasında ona aşık oluyor. Vesper’a olan aşkı, Bond’un hayatında önemli değişiklikler olmasına neden olacak. Ayrıca Bond karakterinin şekillenmesine neden olan olayların da nasıl gerçekleştiğini gösterecek. Hatta filmde bir sahnede meşhur Bond içkisinin adının geldiği yeri ve tarifinin çıkışını da öğreniyoruz. (Vesper ya da Vesper Martini diye bilinen meşhur içkinin tarifi şöyle: “Üç ölçü Gordon cin, bir ölçü votka, yarım ölçü Kina Lillet. Buz gibi oluncaya kadar çalkala, sonra ince bir dilim limon kabuğu ekle.”)


Bond kızından bahsedip de baş düşmandan bahsetmemek olmaz tabi. Filmdeki baş düşmanımız Le Chiffre, bir matematik dehası ve teröristlerin paralarıyla yatırım yaparak onlara finansman sağlıyor. Bunu da doğal yollarla yapmıyor, bazı yasadışı yollar kullanıyor. Örneğin bir uçak patlatıp borsada meydana gelecek spekülasyon sonucu büyük bir kazanç elde etmek gibi bir amacı var. E Bond bunu yapmasına izin vermiyor doğal olarak. Bunun sonucunda da Le Chiffre büyük bir zarara uğruyor. Le Chiffre, çok tehlikeli adamların parasını kaybetmesinin ardından bu paraları geri kazanmak için yüksek bahisli bir poker oyununa katılıyor ancak Bond burada da karşısına çıkıyor.


Filmdeki en önemli nokta ise alışıla gelmiş Bond imajının dışına çıkılmasıydı. Sadece saç rengi olarak değil birçok yönden daha farklı bir Bond vardı karşımızda. Bond artık eskisinden daha sert ve daha formda! Bu Bond eskilerin olduğu gibi estetik hareketlerle rakiplerini alt eden bir Bond değil, dövüşürken kan revan içinde kalan sert bir Bond. Bu belki biraz da acemilikten kaynaklanıyor sonuçta daha önce dediğim gibi burada daha kariyerinin başında, daha ilk görevinde Bond. Ama tüm bunlar Bond’un hep eleştirilen tarafını yani gerçekten uzak oluşunu değiştirmiş. Artık Bond günümüz dünyasına daha uygun, daha gerçekçi bir ajan. Hatta yeni nesil sert bir ajan da diyebilirim. Tüm bunların yanında biraz daha karanlık da bir karakteri var bu Bond’un.


Sonuçta söyleyebileceğim tek şey Daniel Craig’in her anlamda mükemmel bir Bond olduğu. Aksiyon sahnelerinde ne kadar formda olduğunu göstermesinin yanında cazibesi ile de çok etkileyici kesinlikle. Bond kızı Vesper Lynd rolündeki Eva Green ile Le Chiffre rolündeki Mads Mikkelsen’i de çok başarılı bulduğumu söylemeliyim.


Casino Royale için aksiyonu hiç azalmayan bir filmdi diyebilirim. Bu zaten daha filmin başlarındaki müthiş kovalamaca sahnesinden de belli oluyordu. Bu sahnede Bond bir bombacıyı kovalıyor ama bu bombacı o kadar hareketli, o kadar esnek ki ve Bond’dan kaçarken öyle hareketler yapıyor ki ağzınız açık, şaşkınlıkla izliyorsunuz. Bu müthiş başlangıç filmin sizi kendine çekmesine ve ilgiyi arttırmasına da sebep oluyor. Ancak aksiyon bununla sınırlı kalmıyor tabi. Film boyunca her “artık bitiyor” diye düşündüğümde gidişat değişti ve buna bağlı olarak aksiyon da devam etti hem de artarak. Sonunda ise artık aksiyona ve maceraya doymuş oldum. Casino Royale ise izlediğim en iyi aksiyon filmlerinden biri, ayrıca çok çok iyi bir de başlangıç filmi. Daniel Craig’i ilk defa Bond rolünde kamera karşısına geçtiği bu filmi kesinlikle izlemelisiniz derim ben!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder