2015 yılındaki Grand Slam’leri New York’taki 2 haftalık müthiş bir Amerika Açık‘ın ardından tamamlamış
olduk. Ben de bu sefer turnuvanın sonunda bir değerlendirme yazısı yazayım
dedim. Bu yazımda turnuvanın enlerinden ve önemli anlarından biraz bahsetmek
istiyorum.
Turnuvanın en iyi maçları:
Novak Djokovic – Roger Federer
Turnuvanın
finalinde iki devi, tenisin zirvesindeki iki ismi karşı karşıya getiren bu dev
final tabii ki de turnuvanın en iyi maçlarından biriydi. Dünyanın en iyi iki
oyuncusunun karşılaştığı bu maçta güzel puanlar, müthiş bir çekişme ve daha birçok
şey vardı. 3 saat 20 dakikanın ardından maçı 6-4, 5-7, 6-4, 6-4 setlerle
kazanan ve şampiyonluğa ulaşan Yenilmez Adam Novak Djokovic olmuştu. Ancak Roger
Federer’in özellikle son setteki mücadelesi ve geri dönüşü de müthişti. Bu
maç bu müthiş ikilinin izlenmesi gereken maçlarından biri oldu kesinlikle.
Feliciano Lopez – Mardy Fish
Bu
maç turnuvanın en iyi maçlarından biri olmasının yanında en dramatik
maçlarından biri oldu. Amerikalı Mardy
Fish yaşadığı kalp rahatsızlığı ve çeşitli sorunlar nedeniyle 3 yıl
kortlardan uzak kalmak zorunda kalmıştı ve Amerika
Açık’ın ardından kariyerine son verecekti. 4 saat kadar süren bu müthiş
mücadeleyi 2-6, 6-3, 1-6, 7-5, 6-3'lük setlerle kazanmayı başaran Feliciano Lopez olmuştu. Ancak Fish maçta önemli bir seri başı olan Feliciano Lopez karşısında maçın
başından sonuna kadar çok iyi bir mücadele verdi.
Serena Williams – Venus Williams
İki
kardeşi Amerika Açık çeyrek
finalinde karşı karşıya getiren bu maç turnuvanın en iyilerindendi. Maçın
başından sonuna kadar çok kaliteli bir tenis oynanmıştı. Tenis tarihinin en
özel ve güzel rekabetlerinden biri olan bu rekabeti Williams kardeşlerin evinde yani Amerika’da görmek de ayrı güzeldi.
Çünkü kortta müthiş bir tenisin yanında inanılmaz bir atmosfer vardı. 3 setin
ardından çok çekişmeli geçen bu maçı kazanan Serena Willams olmuştu.
Victoria Azarenka – Angelique Kerber
Turnuvanın
en heyecanlı maçı ise bu müthiş maçtı bence. Hem Azarenka hem de Kerber
inanılmaz bir mücadele ortaya koydular. Maçta Kerber’in müthiş ötesi savunması karşısında Azarenka’nın inanılmaz derecede güçlü ve kaliteli vuruşları vardı.
Çekişmenin sonuna kadar sürdüğü maçta Kerber
bir sürü maç puanı çevirmeyi başarmış ve sonuna kadar savaşmış olsa da kazanan Azarenka olmuştu.
Turnuvanın en büyük şokları:
Serena Willams
Senenin ilk üç Grand Slam'ini kazandıktan sonra Amerika Açık’ı da kazanarak Takvim Grand Slam’i yapıp tarihe
geçmeye çalışan Serena Williams,
yarı finalde hiç beklenmeyen bir şekilde turnuvaya veda etti. Serena’yı yenmeyi başaran kişi de hiç
beklenmedik biriydi, daha önce Serena’yı
4 karşılaşmalarında da yenmeyi başaramamış Roberta
Vinci’ydi. İlk sette fırtına gibi
olan Serena, Vinci’yi resmen korttan silmişti. İkinci sette ise Vinci toparlanmıştı ve setin ortalarına
kadar denge bozulmamıştı. Ancak sonrasında Roberta
Vinci müthiş bir geri dönüş ortaya koydu ve maçı kazanarak turnuvanın hatta
tenis tarihinin en büyük sürprizlerinden birini yaptı. Serena ise bu sonuçla beraber büyük bir hayal kırıklığı yaşasa da
her zamankinden daha iyi geri dönecektir bundan eminim.
Rafael
Nadal
Tenis
tarihine şimdiden geçmiş büyük bir şampiyon olan Rafael Nadal, her sene en azından bir Grand Slam kazanmayı başarmıştı hem de 10 yıldır. Bu sene ise eski
formundan biraz uzak görünen bir Rafa var.
Kariyeri boyunca Grand Slam'lerde
ilk iki seti kazandığı tüm maçları kazanmayı başaran ve böylece 151-0 gibi inanılmaz
bir istatistiğe sahip olan Rafa, ilk
defa bir Grand Slam’de iki set öne
geçtiği bir maçı kaybetti. 4. Turda Fabio
Fognini ile karşılaşan Rafa, maçı önde götürürken Fognini bir anda inanılmaz bir tenis oynamaya başladı ve maçı 5
sette kazanmayı başardı. Böylece Nadal’ın
inanılmaz ötesi iki serisi de sona ermiş oldu maalesef. Rafa çok iyi bir sene
geçirmedi belki ama inanıyorum ki o da Serena
gibi çok daha güçlü bir şekilde geri dönecektir.
Kei Nishikori
Turnuvanın
ilk büyük sürprizini ilk turda Kei
Nishikori’yi elemeyi başaran Benoite
Paire’den gelmişti. Geçen yılın finalisti, Japon yıldız Nishikori, öne de geçtiği maçı 5 sette
kaybedince elenmekten kurtulamadı. Turnuvanın gizli favorilerinden biri olan Nishikori daha ilk turda elenerek
turnuvanın ilk şokunu yaşattı herkese.
Andy Murray
Senenin en iyi oyuncularından biri olan Andy
Murray, dördüncü turda karşılaştığı Kevin
Anderson’ın güçlü servisi karşında direnemedi ve elenmekten kurtulamadı. Anderson daha önce bir Grand Slam’de hiç çeyrek final
görememişti ancak bu sefer dünya 3 numarası karşısında çok iyi bir oyun
oynayarak istediği sonuca ulaşmayı başardı. Bu sene Amerika Açık’a hazırlık için oynadığı bir turnuvada Novak Djokovic’i yenerek şampiyon
olmayı başaran Murray ise bu sonuçla
herkesi şaşırttı.
Caroline Wozniacki
Geçen
senenin finalisti Caroline Wozniacki
de beklenmedik bir mağlubiyet aldı. Turnuvadaki 3. Maçında Petra Cetkovska ile karşılaşan Wozniacki,
sonunda turnuvanın en çekişmeli maçlarından biri olan bu maçı 3 saatin ardından
6-4 7-5 7-6 gibi bir skorla kaybederek bize turnuvanın ilk büyük şoklarından
birini yaşattı. Cetkovska ise bu inanılmaz
çekişmeli maçı tam 4 maç puanı çevirerek kazanmıştı. (Bu maçı aslında
turnuvanın en iyilerinden biri olarak da sayabiliriz.)
Garbine Muguruza
Bu
sene Wimbledon’da finale yükselerek
ilk kez bir Grand Slam’de final
görmeyi başarmış 9 numaralı seri başı Garbine
Muguruza da erkenden elenen önemli oyunculardan biriydi. Muguruza, daha ikinci turda karşılaştığı Johanna Konta ile 3 saat 23 dakikalık, turnuva tarihine en uzun maç
olarak geçmeyi başaran bir maraton maçın ardından turnuvaya veda etti.
Bob Bryan – Mike Bryan
Turnuvanın
bir şoku da çiftler kategorisinden geldi. Kazanılmadık kupa bırakmamış, efsane
Amerikalı çiftler takımı Bryan
kardeşler; turnuvanın daha ilk turunda seri başı olmayan Steve Johnson-Sam Querrey
çifti karşısında şok bir mağlubiyet aldılar. Çiftlerde şu an dünya 1 numarası
olan ve toplamda 16 Grand Slam
şampiyonluğu bulunan Bryan
kardeşler, bu sürpriz sonuçla 2004’ten
beri ilk kez bir yılı Grand Slam
şampiyonluğu kazanamadan tamamlamış oldular. Tıpkı Nadal gibi onların da böyle muhteşem bir serileri vardı.
Turnuvada Dikkat Çeken Oyuncular:
Johanna Konta
Johanna Konta, elemelerden gelerek
turnuvada art arda iki önemli oyuncuyu yenmeyi başararak turnuvaya damga vuran
isimlerden biri oldu. Dünya 97 numarası Konta
daha önce kariyerinde Grand Slam’lerde
sadece 1 kez ilk turu geçmeyi başarmış olsa da bu sene Amerika Açık’ta çok iyi bir performans gösterdi. Elemelerdeki 3
maçını geçerek ana tabloya kalan Konta, ana tablodaki ilk tur maçını da rahat
geçmişti. İkinci turda ise rekor kıracak bir maç onu bekliyordu. Konta, tam 3 saat 23 dakika sürerek Amerika Açık tarihine en uzun kadınlar
maçı olarak geçen bu müthiş maçta ise 2015
Wimbledon finalisti Garbine Muguruza’yı turnuva dışına
itmeyi başardı. Bir sonraki turda ise yine önemli bir raketi, 18 numaralı seri
başını elemeyi başardı. 4. turda ise karşısında daha güçlü bir rakip vardı: Petra Kvitova. Konta bu maçı kazanamasa da dünya 5 numarasını zorlamayı başardı. Konta ile ilgili bilmeniz gereken bir
başka şey ise Wimbledon’da Maria Sharapova’ya yenilmesinden beri
üst üste tam 16 maç kazanmış olduğudur. Bu müthiş serisi sona ermiş olsa da Konta, New York’ta bu sene iz bırakmayı
başardı.
Kristina Mladenovic
22
yaşındaki Kiki Mladenovic şüphesiz
ki turnuvanın en dikkat çeken oyuncularından biriydi. Çeyrek finale çıkarak
kariyerinin en iyi Grand Slam sonucunu
elde etmeyi başaran Mladenovic,
çeyrek finalde turnuvanın sürpriz finalisti Roberta Vinci’ye çekişmeli geçen 3 setlik bir maçın ardından mağlup
olmuştu. Mladenovic çeyrek finale
yükselirken eski finalistlerden Svetlana
Kuznetsova ve 13 numaralı seri başı Ekaterina
Makarova’yı geçmeyi başarmıştı.
Fabio Fognini
İtalyan
Fognini hiçbir zaman tam olarak bir
sert kort oyuncusu olmamış olsa da bu sene Amerika
Açık’ın en büyük sürprizlerinden birini yaparak turnuvaya damga vurmuştu. Rafael Nadal karşısında bir Grand Slam’de 2 set geriden gelerek maç
kazanmayı başaran ilk kişi olan Fognini,
bu maçtaki muhteşem geri dönüşüyle turnuvanın en çok konuşulan oyuncularından
biri olmuştu.
Kevin Anderson
Daha
önce Grand Slam’lerde 7 kez dördüncü
tur oynamış ancak hiç çeyrek finale yükselememiş Kevin Anderson, bu sefer oynadığı mükemmel oyunla dördüncü finalde
dünya 3 numarası Andy Murray’i
geçmeyi başardı ve kariyerinde ilk defa bir Grand Slam’de çeyrek finale yükselmeyi başardı. Anderson bu sene Wimbledon’da da dünya 1 numarası Novak Djokovic’i elemeye çok yaklaşmıştı.
Amerika Açık’a Veda Edenler:
Flavia Pennetta
Bu sene
Amerika Açık’taki en ilginç anlardan
biri de turnuvada şampiyonluğa ulaşan Flavia
Pennetta’nın kupa seremonisinde emekliye ayrılacağını açıklaması olmuştu.
Turnuva boyunca her anlamda inanılmaz bir tenis oynayan ve çok zorlu rakipleri
geçmeyi başaran Pennetta, çok hak
ettiği bir şampiyonluk kazanmış ve Amerika
Açık’ın ilk İtalyan şampiyonu olmuştu. Pennetta’nın
bu kararı için zirvede bıraktı da demek mümkün. Turda geçirdiği 15 yılın
ardından çok güzel bir şekilde tenise veda eden Pennetta’yı çok özleyeceğimiz kesin.
Lleyton Hewitt
Avustralyalı
efsane, eksi dünya 1 numarası Lleyton
Hewiitt de son Amerika Açık’ını
oynayanlardan biriydi. Amerika Açık’ı
2000’de çiftlerde, 2001’de ise teklerde kazanmayı başarmış
Hewitt, 2016 Avustarlya Açık’ın ardından kortlara veda etmeye hazırlanıyor.
Hewitt ve her zamanki savaşçı ruhu Amerika Açık’ta olduğu kadar turun geri
kalanında da özlenecek o kesin.
Mardy Fish
2015 Amerika Açık’ın en özel
hikayelerinden biri de Mardy Fish’in
hikayesiydi. Yaşadığı kalp rahatsızlığı ve endişe bozukluğu gibi sorunların
ardından yaklaşık 3 yıl tenisten uzak kalmış olan Amerikalı raket Mardy Fish, tenisi kendi istediği
şekilde bırakmak için Amerika turundaki turnuvalara katılmıştı. Amerika Açık’ta da ilk tur maçını
kazanmayı başaran eski dünya 7 numarası Fish,
ikinci turda Feliciano Lopez karşısında
muhteşem bir mücadele vermesine rağmen elenmekten kurtulamamıştı ki bu maç bu
sene oynadığı 6. maçtı. 5 setlik bu müthiş maçın ardından turnuvaya ve tenise
veda eden Fish, bu sene
yaptıklarıyla tenis seyircilerinin sempatisini ve takdirini kazandı kesinlikle.
Turdaki en sevilen oyunculardan biri olan Fish’i
de çok özleyeceğiz tabii ki.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder