Tarihin en prestijli
turnuvalarından olan Wimbledon yarın başlıyor. Dört Grand Slam arasında belki de en özeli Wimbledon. Onu bu kadar özel yapan ise kendine özgü kuralları,
saatlerce hatta günlerce sürmüş olan inanılmaz maçları ve tabii ki unutulmaz
şampiyonlukları. Bir zamanlar Boris
Becker’in domine ettiği daha sonra Roger
Federer’in de egemen olduğu bu muhteşem turnuva, yine her zaman ki
ihtişamlı çim kortuyla unutulmaz anlara sahne olmaya hazır. İşte böyle bir
durumda bir yazı yazmamak olmazdı.
Wimbledon’da daha önce tarihe geçen bir sürü an oldu. Bunlardan biri çoğu kişininde
bildiği gibi tüm zamanların en uzun tenis maçıydı. John Isner ile Nicholas
Mahut arasında 2010 yılında
oynanan o unutulmaz maç tam 11 saat 5 dakika sürmüştü ve ancak 3 günde
tamamlanmıştı. Bir diğer unutulmaz maç ise Rafael
Nadal ile Roger Federer arasında
2008 yılında oynanan finaldi. Nadal’ın 4 saat 48 dakikada galip
geldiği bu efsane maç birçok otorite tarafından tüm zamanların en iyi maçı
olarak görülüyor. Bunun dışında bence geçen sene oynanan Federer-Djokovic finali
de muhteşem bir maçtı. Özellikle son iki seti gerçekten inanılmazdı.
Bu unutulmaz anlara bu
sene bir yenisi de eklenebilir. Dünya 1 numarası Serena Williams, bu seneki ilk iki Grand Slam’i yani sırasıyla Avusturalya
Açık ve Roland Garros’u
kazanmayı başardı. Geçen sene de sezonun son Grand Slam’i olan Amerika
Açık’ı kazanmıştı. Eğer Wimledon’ı
kazanırsa bir takvim dışı Grand Slam
yapmış olacak ve takvim Grand Slam’i
yapma şansını da devam ettirecek. Uzun zamandır böyle bir başarı elde eden bir
isim olmamıştı. Zaten takvim Grand Slam’i
yapmayı başaran çok az isim var tarihte ve bence bunu en çok hak eden
isimlerden biri kesinlikle Serena
Williams. Umarım bu sene evindeki turnuvaya yani Amerika Açık’a Wimbledon
şampiyonluğu ile gider ve bizde tarihi bir olaya şahit oluruz.
Wimbledon’la ilgili pek kısa olamasa da birkaç şey söylediğime göre biraz da bu
seneki kuralardan ve heyecanı olabilecek ilk tur maçlarından bahsedeyim. Ayrıca
yine Roland Garros için yaptığım
gibi turnuva sonuna kadar mümkün oldukça yazmaya çalışacağım. Önce erkekler
kurasından başlayalım. Roland Garros’ta
hatırlayacaksınız Nadal, Djokovic ve Murray aynı yarıdaydılar. Bu sefer ise Federer, Nadal ve Murray aynı yarıya düştüler. Bu sene
bence özellikle çimde Halle’de
şampiyon olan Federer’in, Queen’s’de şampiyon olan Murray’nin ve onlara ek olarak Djokovic’in şampiyonluk şansları yüksek
gibi ancak Nadal da bu sene
performansında düşüş olamasına rağmen son birkaç yıldır sergilediği kötü çim
kort performansından uzaklaşıyor gibi duruyor. Bu yüzden
Nadal’ın da bu sene iyi bir turnuva çıkarabileceğini düşünüyorum.
Kadınlarda ise tabii ki
en büyük favori katıldığı her turnuvada olduğu gibi Serena Williams. Ancak Wimbledon’da
daha önce 2 kere şampiyon olmayı başarmış hatta biri geçen sene olan Petra Kvitova da bence turnuvanın
ikinci önemli favorisi görülebilir. Bu sene düşüş yaşamış isimlerde biri olan Agnieszka Radwanska ise oynadığı son
çim kort turnuvalarında gayet iyi bir performans göstererek eski formuna geri
döndüğünün sinyallerini vermişti. Bu sene o da iyi bir turnuva geçirecektir
muhtemelen. Senenin formda isimlerinden Angelique
Kerber ise kariyerinin geçtiğimiz haftalarda ilk çim kort zaferini elde
ederek iyi formunu devam ettirdi. Yine Kerber
de turnuvanın iyi isimlerinden olmaya aday.
Son olarak da heyecanlı olabilecek
ilk tur eşleşmelerinden bahsedeyim. Dünya bir numarası Novak Djokovic ilk turda
Alman Phillip Kohlshreiber ile
karşılaşacak. Bunun dışında Bolelli-Nishikori, Berdych-Chardy ve Almagro-Simon eşleşmeleri ilk turun izlenmeye değer eşleşmeleri gibi
duruyor. Kadınlarda ise ilk turdaki Bencic-Pironkova, Riske-Safarova, Watson-Garcia ve Hantuchova-Cibulkova eşleşmeleri dikkat çekiyor. Yine
çok heyecanlı bir turnuva bizi bekliyor ve yine gençlerden iyi performanslar ve
sürprizler gelebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder